Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bilgay Duman - bilgay.duman@gmail.com / Rusya-Ukrayna savaşının uluslararası ve bölgesel yankıları tüm ülkeler için zorlayıcı bir ortam oluştursa da, hem söz konusu savaşta aldığı yapıcı ve arabulucu rol hem de Ortadoğu’daki normalleşme havası, Türkiye için bölgesel denklemde yeni fırsatlar ortaya çıkarmış görünüyor.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile atılan adımlar şimdi de Suudi Arabistan’la atılıyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yaklaşık 4.5 yıl aradan sonra ilk kez Suudi Arabistan’ı ziyaret etti. Erdoğan’ın, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz es-Suud için “Hâdimü’l Haremeyn” ifadesini kullanması, ilişkilerde hedeflenen seviye açısından önemli. Hâdimü’l Haremeyn, Müslümanlar için kutsal iki şehir olan “Mekke ve Medine’nin hizmetkarı” anlamında kullanılmakta, büyük bir itibar sunmakta. Zira bu unvan, Kanuni Sultan Süleyman’dan itibaren Osmanlı padişahları tarafından da kullanılmış, kutsal mekanların koruyucularına atfedilmişti. Bu noktada Erdoğan’ın Suudi Arabistan’la ilişkilere özel bir önem atfettiğini söylemek yanlış olmaz.

Haberin Devamı

Gergin ilişkilerden bugüne

Ekim 2018’de İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda yaşanan gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin yanı sıra Mısır, Libya, Suriye gibi konularda ortaya çıkan bölgesel denklemde iki ülkenin de farklı pozisyonlar almasıyla kopma noktasına gelen ilişkilerde, bugün itibariyle yeni bir sayfa açılıyor.

Türkiye ve Suudi Arabistan arasında yaşanan gerginlikte, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kral Selman’ın ihtiyatlı tutumları sonucu ilişkilerde geri dönülmez bir nokta oluşmadığını söylemek mümkün. Her ne kadar Suudi Arabistan adına alınan kararlarda önemli paya sahip olduğu bilinen Veliaht Prens Muhammed bin Selman’la diyalog konusunda sıkıntılar yaşanmış olsa bile, Kral Selman’ın ağırlığı, burada kritik rol oynadı. 2020’den itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kral Selman arasındaki telefon görüşmelerinin yanı sıra, 2021’de dışişleri bakanları düzeyinde görüşmeler de yapıldı. Bu durum, ikili ilişkilerin onarılmasına imkan verirken, bu noktada asıl dinamiğin, Ortadoğu’daki normalleşme ve Kovid - 19 pandemisinin ortaya çıkardığı ekonomik zorluklar olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Haberin Devamı

Ortadoğu’daki normalleşme

Eylül 2020’de İsrail, BAE ve Bahreyn arasında, dönemin ABD başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde imzalanan ve üç ülke arasındaki ilişkilerin “normalleştirilmesini” öngören Abraham (İbrahim) Anlaşması’nın ardından, Ortadoğu’nun geneline yansıyan bir dinamik söz konusu.

Nitekim Türkiye, Suudi Arabistan’ın yanı sıra İsrail ve BAE ile ilişkileri yumuşatmak için adımlar atarken, Suudiler de İran, Lübnan ve Katar’la yeni bir diyalog kapısı açtı. Ortadoğu’da iki “düşman ülke” olarak tanımlanabilecek İsrail ve İran dışında, sorunlu ilişkileri olan bölge ülkelerinden birbirleri ile görüşmeyen ülke neredeyse yok. Her ne kadar İran-İsrail, Filistin, Suriye gibi sorunlara çözüm için konuşmak erken olsa da, Ortadoğu’da özellikle Türkiye, İsrail, Suudi Arabistan, İran gibi ülkelerin birbirleri arasındaki ilişkilerde buzları eritmesi, bu coğrafyada yeni iş birlikleri ve sorunlu konuların çözümüne kapı aralayabilir.

Haberin Devamı

Taraflar, askeri ve siyasi olarak kilitlenmiş Suriye, Yemen, İsrail-Filistin, İsrail-İran gibi krizlerde adım atma konusunda inisiyatif almazken, daha çok ortak çıkar ve iş birliği konularına odaklandığı görülüyor. Nitekim pandeminin küresel ekonomide yarattığı daralmanın yanı sıra Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgali girişimi sonrası özellikle Avrupa enerji arzı konusunda yaşanan sıkıntılar, Ortadoğu enerjisine olan ilgiliyi artırdı. Bu anlamıyla, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal girişiminin, küresel ve bölgesel siyaset açısından ciddi olumsuz sonuçları olsa da, yeni bir fırsat alanı açtığını söylemek yanlış olmaz.

Suudi Arabistan ziyaretiyle ilgili Ankara’dan yapılan açıklamalar, bu ülkeyle daha çok yatırım, ticaret ve ekonomi alanlarına odaklanıldığını gösterdi. ABD’nin Ortadoğu’dan askerlerini, Suudi Arabistan’dan da Patriot sistemlerinin bir kısmını geri çekmesi, savunma konusunda yeni alanlar arayışında olan Suudiler açısından, savunma sanayinde atılım yapan Türkiye ile ilişkilerde önemli bir iş birliği kalemi olabilir. Bununla birlikte Türkiye ve Suudi Arabistan gibi önemli konuma sahip iki ülke arasındaki yakınlaşma, Doğu Akdeniz, Libya gibi konularda rahatlamaya ve çözüm odaklı adımların atılmasına, yeni iş birliklerine imkân sağlayabilir.