Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

METİN ÇORABATIR-
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ilk on gün içinde bir milyondan fazla Ukraynalının komşu ülkelere sığınmasına yol açtı. Sivilleri de hedef alan Rus ordusunun bombardımanından, roketlerinden, tank ve topçu ateşinden canını kurtarmak için ülkelerini terk etmek zorunda kalan mültecilerin sayısının beş milyonu aşacağı tahmin ediliyor. Bu krize yanıt olarak AB ülkeleri 2001 tarihli geçici koruma yönergesini ilk kez uygulamaya geçirdi. Böylece Ukrayna vatandaşlarıyla ve Ukrayna’da yaşayan mültecilerle kalıcı ikamet sahibi olan üçüncü ülke vatandaşlarına koruma sağlanmış oldu.

Haberin Devamı

AB’nin geçici koruma yönergesi, Bosna ve Kosova savaşlarının ardından yayınlandı. Geçici koruma kavramı daha önce, 1970 ve 1980’lerde Hindistan, Avustralya ve bazı Asya ülkeleri tarafından, mültecilere, başka ülkelere yerleştirilme şartıyla uygulandı. AB’nin geçici koruma yönergesi, Birlik topraklarına bir ani kitle göçü durumunda kullanılmak amacıyla çıkartıldı. Ukrayna’dan yüzbinlerce insanın hayatlarını kurtarmak için kaçışları, tek tek mülteci statüsü belirleme işlemlerini imkânsız ve gereksiz kılıyor. Bu durumda AB, ilk başta bir yıllığına daha sonra altı aylık uzatmalarla toplam üç yılla kadar bireysel mülteci statüsü belirlenmesine gerek kalmaksızın koruma imkanı tanıyor. Bu korumadan yararlanan mülteciler, bugün için Ukraynalı ve benzer durumdaki üçüncü ülke vatandaşları, konut, çalışma, eğitim, sağlık, sosyal yardımlar ve ikamet izni imkanlarından yararlanacaklar.

Geçici Koruma, yüzbinlerce insanın sınırlara yığılması sonucu standart sığınma sisteminin gerekli korumayı sağlayamayacak duruma gelmesi noktasında devreye sokuluyor. Geçici koruma yönergesi ile: 1) AB üyesi ülkeler arasında kitle göçlerinde mültecilerin kabulü ve tabi olacakları muamele açısından asgari bir standardın oluşturulması, 2) kitlesel bir mülteci akımı olması durumunda AB üyesi ülkeler arasında yük paylaşımının geliştirilmesi hedefleniyor. Nitekim Rus işgalinden kaçan Ukraynalı ve diğer mültecilerin Polonya, Macaristan, Romanya, Slovakya ve Moldova’ya girdikten sonra, yolculuklarını daha batıdaki ülkelere doğru sürdürdüklerine tanık oluyoruz. Krizin yaşandığı ülkelere komşu ülkelerin, tüm yükü ve sorumluluğu üstelenmeleri haksızlık oluyor.

Haberin Devamı

AB’nin ilk kez yürürlüğe koyduğu geçici koruma yönergesi, bu statüden yararlanan mültecileresin bireysel mülteci statüsü için başvurma haklarını rafa kaldırmıyor. Bu yönde başvuru yapanlar, mülteci statüsü alma koşullarının olmadığı belirlense de geçici korumadan yararlanmaya devam edebiliyorlar. Geçici korumanın sona ermesi ancak menşe ülkede koşulların normalleşmesiyle ve gönüllü olarak mümkün. Statünün kaldırılmasıyla yapılacak zorla geri göndermelerin de insan onuruna uygun bir biçimde gerçekleştirilmesi gerekiyor.

Türkiye’nin Suriyeliler için 2014’ten bu yana uyguladığı geçici koruma yönetmeliği, 6458 numaralı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 91. Maddesi’ne dayandırılıyor. Kavram, kanuna AB yönergesinden esinlenerek kondu. Her iki sistem de, kitle göçleri durumunda sağlanacak korumayı kapsıyor. Her ikisinin de uygulanmasına yol açan faktör Rusya Federasyonu’nun acımasız, ayırım gözetmeyen, sivilleri de hedefleyen saldırıları. Halep ve sayısız Suriye kenti, bugünkü Ukrayna kentlerinin yaşadığı yıkımı 2011’den bu yana yaşadı. Gerek Türk gerek AB geçici koruma sistemleri, sağlık ve eğitim olmak üzere sosyal yardımlara imkân tanıyor. Bu benzerliklerin yanı sıra, iki geçici koruma sisteminin arasında önemli farklılıklar mevcut. Doğal olarak AB Geçici Koruma Yönergesi, bir ülke değil, AB’nin bir koruma mekanizması. Önemli bir fark da süreyle ilgili. Türkiye’nin geçici koruma yönetmeliği açık uçlu. Nitekim Suriyeliler için yürürlükte olan Türk geçici koruma yönetmeliği 2014’ten bu yana uygulanırken, AB Yönergesi en fazla 3 yıla kadar uygulanabilir. Eğer Ukrayna’da üç yılın sonunda güvenlik sağlanamazsa normal 1951 Sözleşmesi ve AB yasaları çerçevesinde bireysel mülteci statüsü devreye girecektir. Bununla bağlantılı olarak çok önemli bir fark, AB Yönergesi’nin 17. Maddesi’ne göre geçici korumadan yararlanmakta olan bir kişi, herhangi bir zamanda bireysel sığınma başvurusu yapabilecektir. Türk geçici sığınma yönetmeliğinin Geçici 1. Maddesine göre ise “…Geçici korumanın uygulandığı süre içinde, bireysel uluslararası koruma başvuruları işleme konulmaz.” Bu nedenle, AB, geçici koruma yönergesi yürürlüğe girdiği andan itibaren milyonlarca mülteciye çalışma hakkı tanınırken, Türkiye ancak 2018’de izne bağlı olarak kayıtlı çalışma imkânı sağladı.