Roger Waters “The Wall” ile önümüzdeki pazar İstanbul’da. “The Wall”u iki yıl önce babamla birlikte Paris’te izlemiştim. Seyrettiğim en etkileyici gösteri. İmkanınız varsa
kesin gidin, görün
Hayatımda izlediğim en etkileyici konsere gittiğimde
16 yaşımdaydım. Yer Paris’ti, konser ise “The Wall”...
Pink Floyd’u keşfedeli aşağı yukarı iki sene oluyordu. “The Wall” adını ilk defa evde CD’leri karıştırırken görmüştüm. Kalınca, 2 CD’lik bir kutuydu. Üstündeki beyaz tuğlaların ilgimi çekmesi üzerine ilk CD’yi bilgisayarıma takıp dinlemeye başlamıştım. Baştaki bir-iki şarkıdan hiçbir şey anlamadığımı hatırlıyorum. Bebek çığlıklarını, uçak seslerini garipsediğimi... Ama biraz vakit geçip de birkaç şarkı daha dinledikten sonra kendimi sesi sonuna kadar açmış, sözleri tercüme etmeye çalışırken buldum.
Yıllar içinde bugüne kadar yayınlanmış bütün albümlerini tek tek bulup arşivledim, grupla ilgili birçok kitap istetip okudum, okudukça, dinledikçe daha da hayran oldum. Komiktir ama koluma “The Wall’un” geçici dövmesini yaptırmaya çalıştığım bile olmuştu...
İşte bütün bu hayranlığım sebebiyle iki sene önce grubun kurucusu Roger Waters’ın “The Wall” albümüyle dünya turuna çıktığını duyunca babama sorup hemen bilet bakmaya başladım. Birlikte yola düştük ve konseri Paris’te yakaladık.
Hayatımda izlediğim en etkileyici gösteriydi, daha da mühim olanı, babamın da...
Konsere bir hafta kala albümle ilgili bildiklerimdem birkaçını paylaşayım istedim. İşte konser öncesi bilmeniz gerekenler:
1- “The Wall” fikri nasıl doğdu?
Tükürükten. Şaka gibi gelecek ama değil. Roger Waters’a bu albümün fikrini veren Pink Floyd’un 1977’de Montreal’de 80 bin kişiye verdiği “Animals in the Flesh” konserinde olanlar. Konserin ortasında Waters ön sıralarda bağırıp çağıran ve etrafındakileri itip kakan bir seyirciye kafayı takıyor
ve uzanıp adamın üstüne tükürüyor. Tommy Vence’e verdiği bir röportajda Waters, insanların konserlere müzik adına değil de dağıtmak için gelmelerinden rahatsız olduğu için bunu yaptığını, bu hareketi yüzünden kendini kötü hissettiğini söylüyor
ve ekliyor: “Büyük stadyumlarda konser vermenin bizi seyirciyle yabancılaştırdığını düşündüm ve aramızda bir duvar olduğunun farkına vardım. Albüm, bu duyguların ifade edilişiyle doğmuş oldu.”
2- Albümde sistem eleştirisi var
Gerçek Pink Floyd hayranları elbette bunu biliyordur. Fakat konsere sadece “Comfortably Numb” veya “Hey You” gibi şarkıları sevdikleri için gidecek olanlar var. Aman ha! Yazık edersiniz. Gitmeden biraz da olsa araştırma yapmanızı öneririm. Kısa bir özet geçmek gerekirse albüm
Pink isimli bir ana karakterin hikayesini anlatıyor. Doğumdan itibaren önce annenin sonra okulda öğretmenlerin otoritesi altında ezilen Pink, kafasında gittikçe kendisini toplumdan izole eden bir duvar örmeye başlıyor ve içinde aklını yitiriyor. Bir süre sonra kendisine hapishane olan
bu duvarı uyuşturucuyla, anlamsız ilişkilerle aşmaya çalışsa da sonunda ancak kendi kendini yargılayarak yıkmayı başarıyor. Roger Waters, Vance’le olan röportajında bunun önemli bir siyasi yanı olduğunu söylüyor: “Faşist duygular izolasyondan doğar”
3- Waters’ın hayatından izler
Zaten Waters’ın fikri olan albüm onun hayatından izler de taşıyor. Eğitim sistemine, annenin ailedeki otoriter rolüne yapılan eleştirilerin Waters’ın hayatında kökleri var. Bir başka örnek de savaşa yapılan göndermeler... Albümde anlatılan ana karakter Pink’in babası
II. Dünya Savaşı’nda ölmüş. Waters’ın babası da öyle... Albümün üçüncü parçası “Another Brick In The Wall” (Part 1) bu trajik ölümü anlatıyor: “Babam okyanusların ötesine uçtu/ Ardında sadece anılar bırakarak/ Aile albümünde bir fotoğraf/ Bana başka ne bıraktın baba?”
4- Dünyanın en büyük sahnesi
Konser benzersiz bir görsel şölen. Çıkınca insana “Abi bir dakika, biz az
önce ne izledik yahu?” dedirten türden. Sahnede 120 metrelik duvar, 140 ışık robotu, 20 metrelik kuklalar, 270 personel, 75 tırlık eşya... Gerisini siz hayal edin.
Daha anlatacak
çok şey var ama sürprizleri bozmak istemem. İmkanınız varsa kesin gidin, görün. İnanın her kuruşuna değecek unutulmaz bir deneyim. Bende etkileri hâlâ sürüyor... Babamda da öyle...
Özay Şendir
Garipçeli Lütfi Reis'in başarısı...
4 Temmuz 2025
Cem Kılıç
Çocuk işçiliği ile mücadele
4 Temmuz 2025
Abbas Güçlü
Eğitimin dünü, bugünü, yarını
4 Temmuz 2025
Zafer Şahin
AK Parti’nin tek rakibi 3 harfliler
4 Temmuz 2025
Mehmet Tez
Yılın müzik olayı: Oasis bugün birleşiyor (bir aksilik olmazsa…)
4 Temmuz 2025