Ercan Güven

“Kolay gelsin” derken bile tedirgin oluyor insan, muhtemel “Kolaysa başına gelsin” karşılığı gelir diye! Bile bile Futbol Tarihimiz’in en zorlu sürecine talip olan Yıldırım Demirören Federasyonu’nun işi, “ip üstünde kurban kesmek” gibi!..
Eziyet çektirmeden, can yakmadan, hep birlikte aşağı yuvarlanmadan...
Sonuçta, verilmesi gereken ödül değil ceza.
En azı bile olsa, yine memnuniyetsizlik rüzgârları Federasyon tabelasını sallayacaktır.
İnsanoğlu böyle bir varlıktır.
* * *
Baksanıza, aynı Yıldırım Demirören “90 milyonu hibe sözü veriyor”, ama beğenmiyorlar:

Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Allah her iktidara böyle muhalefet nasip etsin” mealindeki sözleri, sadece “siyaseten galebe çalmak” veya “rakiple matrak geçmek” için söylememiş galiba!..
Baksanıza, harıl harıl Milletvekili Hakan Şükür’ün “TV yorumculuğunu” bitirmeye çalışıyor Cumhuriyet Halk Partisi...
Neden acaba?
* * *
Hakan Şükür yorumculuğu bırakıp TBMM’ye dönse... Muhalefet, vatana millete çok faydalı bir iş mi yapmış olacak?
Kendine yontuyor diyelim... CHP’nin karizmasını mı arttıracak Hakan Şükür’ü stüdyodan çekip çıkartmak?
Yahu, tek başına koskoca muhalefetten daha çok silkeliyor kendi partisini Şükür!

Kim şike yapmıştır, hangi maçlar şikeyle kazanılmıştır, kim düşecek, kupa kime gidecek, futbolumuz UEFA’dan dışlanacak mı; say sayabildiğin kadar?
Üstelik bu soruların her biri “çok önemli” ve “akla zarar”!
Ama Aziz Yıldırım’ın şu sözleri...
Bin kere daha önemli!
Vahim...
Ölüm kalım meselesi değilse bile, bizlerin ve çocuklarımızın nasıl yaşayacağı, ülkemizin pusulası ile ilgili:
* * *

21”i buldu aday sayımız; “BlackJack” masasında olsa “kazanmıştı” futbolumuz!.. Ne kadar gelişmiş bir demokrasi değil mi?
Ne kadar sorumlu vatandaşlar...
Toplumsal hak ve bilinç işte böyle patlar!
Kendine güvenen, vizyonu, programı, çözümü olan tam 21 futbol adamı, yaşadığı kaostan çekip çıkarmak için bu güzelim vatanı, “Ben de varım yarışta” diyor; ateşten gömleğe talip oluyor.
Hem de ne ateş!
Görev fahri. Eziyet, eleştiri gani. Beceremezsen sokakta dolaştırmazlar seni.
Olsun...

Futboldan en “büyük” en “lezzetli” lokmaları yuttunuz vakti zamanında... Afiyet olsun, yine yutabilirsiniz.
Lakin şu kritik süreçte “büyük laflar” etmemelisiniz!
En azından aybaşına kadar.
Eleştiriyi/fanteziyi/komployu, üzerinden reyting ve şöhret kazanılmasını kaldıracak hali kalmadı futbolun.
Kapasitesi tükendi.
Bırakın biraz palazlansın, yine yaparsınız.
* * *

“Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır” diye bir laf var ya... Tam da bu lafa istinaden didikliyorlar Şenes Erzik’i !..
“Battık, bizi bir tek sen kurtarabilirsin” meselesi.
Gel kurtar vatanı!..
* * *
Başbakan görüşüyor Erzik’le.
Gazeteler itiyor.
Televizyon onunla başlayıp onunla bitiyor.

Ne bu hiddet, bu celal... Neden ilk kurşunun hedefi Mehmet Ali Aydınlar, sayın Aziz Yıldırım?..
O mu kurdu tezgahı?
O mu tapeledi?
O mu lekeledi Fenerbahçe’yi ve sizleri?
Diyelim ki, “süreci iyi yönetemedi”.
Peki, “süreç” denilen “rezalet” nereden çıktı?
Doğru mu?.. Uydurdular mı?

Şike nedir? Nasıl tarif edilir?.. Sadece “para alıp maç kaybetmek mi”?
Bu tarif eksiktir.
Doğrusu; maçı “işine yarayan” hale getirmek ve “işine gelen” sonuçla bitirmek!..
İlla kazanmak değil.
8-0 mı, berabere mi, neyse işte.
Hangisi “iyi” ise.