İnsan, anasının fedakarlıklarını anlatırken bile cümleye “Bu kadın” diye başlayabilir bazen... Ne var Arda’nın kullandığı işaret sıfatı “bu kulüp”e takılıp kalacak?
Şu var:
İçerik Galatasaray’daki vefasızlıkların altını çiziyor. Zor ve hatırlanmak istenmeyen günlere gönderme yapıyor. Tribünlerin bir anda silip yok ettiği kariyerlere ağıt yakıyor.
Bunlara yanıtın yoksa, “Vay efendim sen Galatasaray’a nasıl ‘bu kulüp’ dersin” diye arkadan dolanırsın, puanı alırsın!
Haram puan...
“Dinlemeyin onu, Galatasaray’a hakaret etti” bayatlamış bir strateji.
* * *
Bir buçuk ay önce “UEFA Baş Dansözü Cornu” diye yazdığımda, Fenerbahçe/Galatasaray/Beşiktaş taraftarlığımdan ciddi şüphelere bir de Mehmet Ali Aydınlar yandaşlığım eklenmişti.
Belgesi:
“UEFA Baş Dansözü Cornu” başlığı!
Bu kadar.
Koskoca UEFA’nın koskoca müfettişi...
Yalan mı söyleyecekti?..
* * *
Evet... Federasyondan ricam, kuralları zorlasın haklı haksız fark etmez; “seyircisiz maç” cezalarını arttırsın!..
Sakın beni “çakacaksın alnına kırmızıyı” tarzında “ceza şehvetlisi” emekli hakemlerle karıştırmayın.
Amacım, Türk Futbolu’nun “bekası”. Kurtuluşu... Arınması.
Ve son umut kadınlar!
* * *
Sahi... Şu futbolda ne melanet varsa hepsi erkeklerin başı altından çıkmadı mı?
Yuvayı dişi kuş mu yapar bilinmez, ama duvara toslamış, lime lime olmuş, kire pasa bulanmış futbolumuzu olsa olsa kadınlar yunar, dezenfekte eder, nefes verir; nitekim örnekleriyle bellidir:
Her yılın ilk günlerinde, bir büyük kulübün sinirlerini germeyi “geleneksel” hale getiren sayın Erdoğan Bayraktar, bu sefer “bir taşla iki kuş vurdu” doğrusu!..
1) Fenerbahçe’yi “gıcık etti”.
2) Trabzonspor’un “muhtemel şampiyonluk kupasını” mundar etti.
TOKİ Başkanıyken “bir”...
Bakanken “iki”.
Allah daha yüksek mertebeler nasip etsin, ama gelecek Ocak’ta yine terfi etmişse sayın Bayraktar... Ve bir açılış töreninde mikrofon önündeyse... Türk Futbolu’nun çekeceği var.
* * *
Açık söyleyeyim; Dolapdereli Melahat Hanım’ın insanın burnuna dayayıp, onay istediği kahve telvesi kıvamında bir Kulüpler Birliği toplantısı oldu!..
“Bak yüreğin kabarmış. İki vakte kadar atlatacaksın. Görüyor musun ikiyi”!..
Hayır.
Sadece öbeklenmiş birkaç kahve telvesi.
Saçmalık.
Kel alaka...
18 ayrı öbek de olabilirdi, hepsi yapışmış kocaman bir leke de...
Bıktım artık her Aykut Kocaman yazısına “asalet, adalet, vefa, vicdan” falan gibi onun insani vasıflarını överek girmekten.
Ondan beklenmeyen açıklamaları, ona yakışmayan duruşları o kadar sıklaştı ki, Aykut Kocaman gibi bir şahsiyetle bağdaşmayacak eylemlerin yarattığı çelişkinin esprisi de kaçtı zaten.
Orduspor çatır çatır oynuyor, galibiyeti kaçırıyor, Alex’siz Fenerbahçe yaratmak için işe başlayan, ama Alex olmadan maç bile kazanamayan Fenerbahçe’nin teknik direktörü hakemden şikayetçi!..
Sahi bu Alex 45 yaşına kadar oynayabilir mi?.. Yoksa ne yapacak Fenerbahçe?
Neyse...
Aykut Hocamız inceden girişiyor hakeme/düzene/kadere:
“Güçler dengesi değişti”!
Yıllarca yazdım futbolun “hak etmediği” itibarını... Kızdırmak, düşman edinmek ve anlaşılamamak pahasına yazdım.
Fenerbahçe başkanı, ekranda Cumhurbaşkanından çok dakika alıyorsa, Galatasaray ve Beşiktaş başkanlarının haberleri Başbakan’a fark atıyorsa, şehit haberleri “beş”, antrenmanda sakatlanan “gazi” futbolcu “on sütun” oluyorsa, “Adaletsizlik var bu işte” dedim; kendim söyledim kendim dinledim!
Öncelikle, yuvaya gelen mamayı kapıp, semirmek için kardeşinin açlıktan ölmesine sebep olan kartal yavrusu gibi bitiriyorlardı diğer tüm sporları.
Suç ortakları “medya”dı.
* * *
Peki bu kadar mıydı “medyanın suçu”?
Hayır...
Yılın son günü, sempatik laflar edip iyi temennilerde bulunmak lazımdı, ama “bu gidişin sonu kötü”!..
Şike’den de kötü açıkçası.
Şike varsa cezası verilir, yapanlar tasfiye edilir, acılar çekilir, ama sonunda geride kalır, küllenir hiç olmazsa.
Bu iş başka...
Zaten yakın geçmişi kavga gürültü, dostluğu pamuk ipliğinden tek kat örülü Galatasaray ve Fenerbahçe, fena halde karşı karşıya.
Hem de tarihte olmadığı gibi...
Galatasaray Yönetimi, Fenerbahçe taraftarına karşı!..