Yahu Ali Aydın şu kural hatasını yapmasaymış, ne olacakmış bizim halimiz ? Ne konuşacakmış televizyondaki futbol eleştirmenlerimiz? Yazarlarımız nasıl konu bulacakmış ?
Şu iştaha baksanıza... Açmışız böylesine bir konuya.
Hakem, Fenerbahçe, çiğnenen kural ve Federasyon. Hani derler ya "körün istediği bir göz"... Allah verdi dört tane.
Kepçele, karıştır, ez, çiğne... Çevir çevir oku... Isıtıp ısıtıp getir. Kazı kazı kazan... Coca Cola'dan önce ninelerimiz muşmuladan "tükenmez" yapardı. İçildikçe su katılır, kattıkça çoğalır, tadına doyulmazdı. Benzer bir hikaye.
Biri çıkıp dese ki, o TV oturumunda ahkam kesenlere; "buyrun siz karar verin biz uygulayalım"... Reklam arasına sabredemez, birbirlerinin saçını başını yolarlar canlı yayında.
Bayram hediyesi
Ne oluyor yani ? Alt tarafı bir kural hatası işte... Elbette hakkı yenen de olacak, şikayet eden de.
Üst tarafı, Federasyon karar verdi işte... Elbette kimseyi tam anlamıyla tatmin etmeyecek... Adı üstünde; ortada bir hata var. Hatayı asgariye indirmeye çalışanlar, zamanı geri alıp kırmızı kart gösteremeyeceğine göre!
Gözlerim yaşarıyor, kuralları bu kadar koruyup kollamamıza!.. Gurur duyuyorum medyamızla. Ah bir de şu mesleğin kurallarına uymak sorunu olmasa...
Benden size bir bayram hediyesi. Benim bu konuda bir yorumum olmayacak... Daha çok başınız ağrımasın. Bir kişi eksik olsun.
Ali Aydın'a bir masa bir iskemle atın, Olimpiyat Stadı santrasına; iki sarı kartın hikayesini anlatsın... Galatasaray - Ankaragücü maçından daha çok seyirci toplamazsa ne olayım.
Lütfen sayın Özhan Canaydın'a, birisi futbolun muhasebe kayıtları kadar duygusuz bir iş olmadığını anlatsın.
Galiba yanlış olan Sayın Canaydın ile Fatih Terim'in ortaklığıydı Galatasaray'da... Son derece haklı olarak yaşamsal sorunların ilk sırasına ekonomik kurtuluşu koyan bir başkan ve son derece haklı olarak sınırsız başarıdan başka bir şeye yoğunlaşamayan eli kolu bağlı bir hoca.
Bence Terim'in başkanı, borç harç düşünmeyen bir çılgın olmalı... Canaydın'ın hocası da sabırlı bir akademisyen... Terim yarın şampiyon olmalı, Canaydın 21. yüzyılın Galatasarayını kurmalı.
Futbol muhasebe gibi değil, eğrisi doğrusuna denk gelince daha keyifli oluyor. Tribünler o zaman doluyor ne tuhaf ki...
Ne biçim Federasyon bu ? Hani adalet? Nerede alın terine saygı ?
Fenerbahçe-Rizespor maçının tekrarlanması insanlığa sığar mı?
Adamlar 85 dakika canlarını dişlerine takmışlar, kan ter içinde bir puan koparmışlar, Ali Bey'in notunu yağmur sildi diye; hadi bakalım gerisin geriye.
Yani, dağı taşı Bağdat Caddesi'nde yürüseler haklılar.
Evet. Federasyon yaptı yine yapacağını; koskoca Fenerbahçe'nin altın değerindeki bir puanını gözünün içine baka baka çaldı.
Ben maçtaydım. Fenerbahçe'nin o puan için ne kadar zorlandığının canlı tanığıyım. Tekrar maçında aynı skoru yakalayabileceğinden nasıl emin olayım?
Kaptan Bülent ile Frank De Boer'in rol kestiği banka reklamı için yeni bir önerim var... Eminim günümüz koşullarına daha çok uyar:
(Görüntüler aynen akar. Dış seste Bülent konuşur)
-Geçenlerde kulüpteyim. Frankla oturuyoruz. 'Yahu Kaptan' dedi, "Bana bir takım önerir misin"!..
(Kadraj Galatasaray taraftarlarıyla doludur: Kalabalığın tezahüratı duyulur)
-Oh ooh.
Not: Bu reklam hayata geçirilirse, rakip takım taraftarlarını bilmem ama, Galatasaraylılar o bankayı mevduata boğar.
2003 yılının en güzel spor fotoğrafını gördüm geçen gün.
Sadece en güzeli değil, en duygusalı, en anlamlısı, en heybetlisiydi bence.
Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi ama, bu fotoğraftaki sporcular başları önde, hazırolda duruyorlardı sadece.
Yüreğim sıkıştı... Tüylerim ürperdi, dudağımı ısırdım.
Ben de sizler gibi uzaktan izliyordum onları. Ama inanın ki Avrupa ikincisi olduklarında bile bu kadar duygulanmadım. Voleybolu severdim. Voleybolcu kızlarımızın uluslararası başarılarıyla gurur duyuyordum. İnanılmaz mücadelelerini TV'den izlemiştim. Lakin, en çok kıpırdamadan durdukları fotoğraflarından etkilendim.
Hani, 10 Kasım 2003 günü Türkiye'de saatler 09.05'i gösterirken Japonya'daki Voleybol Milli Takımımızın mola alıp kıpırdamadan durdukları kare... İşte o fotoğraf, Atatürk'ün Türk sporcusu ile Türk kadınında aradığı niteliklerin bir özetiydi ve yüz kere bin kere daha mutlu etmişti beni bir dünya şampiyonluğundan.
Bunlar samimi düşüncelerim. Ne kimseyi etkilemek istiyorum, ne de kimseden onay beklemekteyim.
Onun kurtardığı vatanda, ona saygısızlığın demokratlık önkoşulu olduğu şu günlerde, Uzakdoğu'daki maçın ortasında, Ata'ya saygı duruşunda bulunan Bayan Voleybol Milli Takımımızın önünde saygı ile eğilirim.
Sayın Abdüllatif Şener'i ziyaret eden ilkokul öğrencileri, başbakan yardımcısına öyle bir soru yöneltmiş ki, ağzını şapırdatarak maç ertelemesini tartışan cümle futbol otoritelerini iliklerine kadar titretmeli:
"Sahalardaki şiddet ne zaman bitecek".
Yaa... Sınırsız çene suyu çorbaya yumuldunuz unuttunuz değil mi?
Sayın Şener'in yanıtına ne yazılı ne de görsel medyada raslayamadım. Büyük bir olasılıkla "Yakında evladım, yakında" demiştir.
Zaten çok önemli değil.Önemli olan genç beyinlerde futbol ve şiddetin yanyana yerleştiği nöronların korkutucu sayısıdır. Biz eğitimden bahsederken gelecek nesiller de treni kaçırmaktadır. Bugünkü ilkokul öğrencilerimizi bile kaybettik, doğacak çocuklarımızı kurtaralım.
Unutmayalım ve unutturmayalım.
Dünkü Fanatik'te de yazmıştım; "Daum velayet altına alınmalı" diye.
Bugün tekrar ediyorum. Hatta ısrar ediyorum.
Velisi de Fenerbahçe'nin yüreğinden çıkmış özü sözü bir bir futbol adamı olmalı. Kartvizitinde "Fenerbahçe menajeri" yazmalı.
Neden ? Çünkü menajerin görevlerinden çoğunu üstlenen Sadettin Saran gitti, yeri doldurulamadı. Menajer gitti kimse alınmadı. Yani, ya onlar fazlaydı eskiden, ya da şimdi bir eksik var.
Yeni "olası" menajer lazım. Hatta yeri bile belli. sürekli Daum'un ense hizasında durmalı.
Ne olacak o zaman?.. Bir kere Daum, repertuarından "yazar istekleri"ni çıkaracak. Takıma o, bu istedi diye adam monte edemeyecek. Etse, dönüp empoze edenleri suçlayamayacak. Suçlasa, çıkıp özür dileyemeyecek. Kısaca saçmalayamayacak.
Yok mu Engin'in akrabası ?
Menajer, kendisine yardımcı olduğu gibi, engel de olacak.
Belirsiz, limitsiz, miyadsız transfer öngörüleri menajerin şahsında açıklığa kavuşacak ve futbolcular tepelerinde sallanan demoklesin kılıcından, taraftarlar gerçek dışı masallardan, Daum futbolcu simsarı yerine konulmaktan kurtulacak.
Yönetici "prime time'daki yerinden menajerin lehine özveride bulunacak. Zaten hepsi Başkan'ın olan fikirleri, gerektiğinde menajer kağıttan okuyacak. Yönetim, Daum'u atlamış olmayacak.
Futbolcu dalga geçtiğinde Almanca sitemler yerine altı okka Türkçe laflar işitecek. Medya asparagas yazdığında tercüme hatalarına sığınamayacak.
Ne var bunda. Daum'a doğru dürüst anlatılsa, bayıla bayıla kabul eder inanın.
Yok mu şu Sinan Engin'in, Fenerbahçeli bir akrabası ?
SPOR
LETONYA FORMÜLÜ
At yarışları
AVRUPA LİGLERİ
Şovun adı Efes: 69-44
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
Mehmet de kurtaramadı
Sultanlarımız Mısır'a karşı
Kötü örnek
Zeki, yaratıcı ve Türk
Okan için ret oyu
Gökdeniz'i vermeyiz
Gençler'de ipler gergin
FIFA yolu açtı
Zeki, yaratıcı ve Türk
Haber turu...
Bir kişi eksik olsun
Herkes üstüne alınsın
Bu takımda hayat var