Mahallenin saman kafalı bitirimi vardır ya; aynı mahalleden bir şöhret çıktığında övünür:
"Bir gün tasımı attırdı, bastım ona sopayı".
Veya iş yerindeki kıdemli kifayetsiz:
"Çektim kenara, bir fırça... Bak şimdi ünlü oldu".
Onlar, bir zamanlar ezdikleri insanlar büyüdükçe küçülürler ve bu hikayeleri anlata anlata hiçbir katkıları olmayan tarihten silinirler.
Siz Galileo'ya "dünya duruyor" dedirten engizisyon kurulundakileri hatırlıyor musunuz?.. Hallac - ı Mansur'un derisini yüzenleri, Atatürk'ü ortadan kaldırmaya niyet edenleri?..
Geçelim evrensel örnekleri... Bizim mahalleye gelelim:
Rüştü'yü dövenler ne oldu sahi?..
Çoktan futbolumuzdaki faili meçhuller arasında yerini alan bu olay, Rüştü'nün Barcelona gibi bir Dünya devine terfi etmesiyle belki de son kez hatırlandı.
Son kez... Çünkü Rüştü gitti.
Onu Pendik faciasından sonra ister başkan dövdürtmüş olsun, ister dövüldüğü için en çok üzülenlerin başında başkan olsun, farketmez artık.
Dövenler burada kaldı, Rüştü gitti...
Dövenler ve dövdürenler ile Rüştü'nün mesafesi, "mahalledekiler" ile "evrenseller" kadar açıldı artık.
Şimdi biri çıksa; "ben yaptım" dese... "Bana o yaptırdı" diye itiraf etse, kimin umrunda... Pişmansa da farketmez, şişmansa da... Şu sıralarda dizlerini dövüyorsa da.
Bir tek "Fenerbahçe'nin iyiliği için" yaptığını söylerse; o zaman "yuh" ona...
Rüştü "sayelerinde" gitti. Belli ki bu saldırıyı "öğretmen dayağı" gibi algılayıp kendini kurtardı.
Darısı burada kalanların başına.
Milli basketbolcumuz Mehmet Okur, Laila'da kavgaya karışmıştı. Galiba içkiyi çok kaçırmış ve masaya gelen birine el şakası yapmış.
Kaya Peker ve Kerem - Kemal Tunçeri kardeşler Çeşme'de hırpalanmışlar... Kemal midesindeki fazla içkileri kumrucuda sıra bekleyenlerin önüne boşaltmış.
Yaramıyorsa içmeyin be birader...
Ne yapıyorsunuz?.. Dubleleri üçlük atar gibi mi boşaltıyorsunuz. Bundan sonraki olay, Eminönü'nden balık ekmek alan "matiz durumdaki" milli basketbolcular ile kıyıdaki amatör balıkçılar arasında çıkarsa şaşırmayın...
"Dev"lerin sadece "aşkı" değil, skandalı da büyük oluyor.
Fatih Terim'in Frank De Boer'i "öve öve bitiremediği" şeklindeki haberi okuyunca -haberin kalitesi yüzünden olacak aklıma ilkokul düzeyindeki bir kişilik analizi geldi:
Karşındakine önce "en sevdiğin hayvan hangisi" diye sorarsın. Sonra "en sevdiğin ikinci hayvan"... İlk söylediği kendisi ile özdeştir. İkinci söylediği aradığı eşin nitelikleri...
Basit, fakat mantıklı...
Peki Sayın Terim, De Boer'de ne buldu da onu çok beğendi?..
Çünkü Hollandalı savunma oyuncusu, baskın kişilikli, lider ruhlu, biraz asi, hafif sert. Yenilmeye tahammülü olmayan, mücadeleci ve hırslı biri. Aynı Fatih Terim gibi.
Sonunda Terim de kalbine göre bir yabancı buldu ama biraz riskli...
Neden mi?.. Yine ilkokul düzeyinden sürdürelim:
İki cambaz bir ipte oynamaz!..
Kamerunlu Foe'nin ölümü için elim tuşa gitmiyordu doğrusu. Ama Gaziantepsporlu İbrahim Toraman yüzünden mecbur kaldım!..
Bu arada düşündüm...
Tüm Dünya gibi bizi de neden şoke etmişti Foe'nin ölümü?..
Biz ki, teröre 30 bin kurban veren, trafikte ölümü kader bilen, çocuk yaşta futbolcuları suya düşen elektrik kablosu yüzünden yitirdiğinde bile yazgıya boyun eğen yapıda insanlardık...
Kazandığımız maçlardan sonra nice gençlerimizi serseri kurşunlarla avladık.
Neden Foe'nin ölümü ile derinden sarsıldık?
Çünkü Kamerunlu Milli futbolcu, tüm meslektaşları gibi gücü, hızı, dayanıklılığı temsil eden, ahir zaman gladyatörlerinden biriydi gözümüzde. Herkes ölebilirdi ama, futbolcu denilen yarı tanrı, idol ötesi yıldızlar asla...
Onlar en sağlıklı olanlarımızdı. En hızlılarımız. En çeviklerimiz... Belki de en şanslılarımız! Nezle bile olamazlardı...Sanatlarını sergilemek için onlara hazırladığımız yemyeşil çimene ölümün soğuk izini düşürmek ne hadlerine.
Foe, ölerek birinci yanlış kanımızı yüzümüze çarptı.
İkinci yanlış kanımız ise, bu hızlı, güçlü, sağlıklı, çevik idollerimizin biraz çıkarcı, çokça paragöz, hafif egoist ve duvar kadar duygusuz, biyolojik makinalar olduğuna inanmamızdı.
İyi oynadıkları sürece bu kusurlarını dikkate almak bir yana, meziyet olarak sıralayabilirdik futbol sohbetlerimizde.
Foe'nin ölümü üzerine İbrahim'in yaptığı insanlık ile ikinci kez sarsıldık.
Kamerun maçından sonra değiş tokuş ettiği Foe'nin formasını açık arttırmada satıp, parayı Foe'nin ailesine yollamak için harekete geçti İbrahim Toraman.
Ön yargılarımız, "ölen bir yarı tanrı" ve "yaşayan bir melekle" alt üst şimdi.
Hay, rahmetli Foe...
Hay, babana rahmet İbrahim...
100 lira harcamadan 100 milyon dolarlık Olimpiyat Stadı'na yerleşen ve pek de memnun görünmeyen Galatasaray'ın kombineleri kapış kapış maşallah...
Çünkü "damping" var.
Ve bu olay, her indirimli satışta olduğu gibi kısa vadede nakit girişi sağlasa da "mal"ın değerini düşürür, piyasa dengelerini bozar.
Düşünsenize... Bir Galatasaray derbisine girebilmek uğruna yüzmilyonlarca liralık karaborsa bilet peşinde koşan ve hırpalanmayı göze alan bir Fenerbahçeli için 30 milyonluk kombine nedir ki?..
İnanılmaz bir fiyata, "konfor" ve "inisiyatif" satın alıyorsunuz.
Üstelik gitmediğiniz maçlarda tribünü boş bırakıp rakibin moralini bozuyorsunuz. Bu işte bir hata var ama kimde?
Sayın Canaydın, deneyimli bir işadamıdır. Bizden iyi bilir:
Damping sezon sonu malı elden çıkarmak için yapılır... Sezon başında damping, dönüp yapanı zarara uğratır.
Sayın Aziz Yıldırım, tarihin en cesur Fenerbahçelisidir!..
Neden mi?..
Bir kere Daum'a görev vermek yürek işi. Ya İçişleri, Emniyet falan Alman hocanın çalışma izni için durumdan vazife çıkarsalardı?.. Sezon daha başlamadan biterdi Fenerbahçe açısından.
İkincisi, ümit milli takımın gençleri ile Avrupa'nın yıldızlarını toparlamak... Bunlara yetecek paraya bu zamanda imza atmak... Ortega macerasından sonra Hooijdonk serüvenini mutlu sonla noktalamak, Aleks'in peşinde koşmak, Aurelio'yu takımından koparıp almak, Luciano gibi bir tecrübeyle anlaşmak, Serhat gibi "ağır suçluyu" affetmek... Bunların her biri riskli ve yürekli girişimler.
Üçüncüsü Rüştü'yü bırakmak... Var mı başka süper kaleci?.. Kimi alacak Fenerbahçe? Piyasanın en iyi kalecisi Barcelona'da. İşte bir cesaret örneği daha!
Şu sıralarda Marmara depremi olsa "kurtulacak" ilk şahıs, Sayın Aziz Yıldırım olacaktır eminim. Çünkü gözüne uyku girmiyor olsa gerek.
Ama, benim sayın Yıldırım'ı "tarihin en cesaretli Fenerbahçelisi" seçmemin nedeni bu cansiperane girişimleri değil... Kendinden başka herkesi değiştirmesi.
Şu transferlerle de Fenerbahçe başarılı olamazsa, o zaman Fenerbahçeliler'in yıllardan beri çektiği çilelerin faili ortaya çıkacak ve oklar "değişmeyen" tek kişiyi gösterecek.
Ben buna cesaret derim.
Hooijdonk formaları kapış kapış gidiyor. Sırada rozet, şapka ve anahtarlıkları varmış. Hooijdonk ürünlerinden ilk etapta 1 milyon dolar bekleniyormuş ve daha da artacakmış.
Artar!.. Hooijdonk'un sezonluk gol ortalaması 25 civarındaymış.
Yani sezonu tamamladığında!
Oyunbozanlık gibi olmasın ama, lütfen geçmişteki Ortega, Revivo kaosunu tekrar yaşamayalım. Baksanıza, aklı Feyenoord'da kalmış Hooijdonk'un. Beyanatlar, ilanlar...
Hooijdonk eşyaları alanlar, lütfen kasa fişlerini saklasınlar, dünyanın bin türlü hali var.
SPOR
BİR BAŞKA FENER: 0-2
At yarışları
Avrupa Ligleri
Gençler yarı finalde
2. LİG puan durumu
Fırtına öncesi
Aile boyu transfer
YILDIZA KAPI AÇILDI!
ŞOK KARAR
KELLELER KOPACAK
Aybaba takipte
VOLKAN PATLAMASI
Tramplende Rus üstünlüğü
Zirveyi bırakmadık
Haber turu...
Rüştü'yü kim dövdü!
Defansını söyle
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025