Fedai Ünal

Fedai Ünal

fedonunal@gmail.com

Tüm Yazıları

Güzel bi et yemek için ta fizana gitmenize gerek yok. Manisa’ya kadar gidin, yeter!

Revna’da etler güzel sohbet harika...

“Ee İzmir’de yer mi yok” diyorsunuz değil mi? Var elbet ama burası da pek hoş, pek şık bi yer. Ve İzmir’den Manisa iki adım. Hele tünelden sonra, radyoda çalan iki şarkı mesafesi... Neyse, sadede geleyim ben. Bölge Temsilcim Engin Ağır, “Fedo, hadi seni yemeğe götüreyim” deyince, “Patron demiri keser” deyip büktüm boynumu. Akşam gazeteye geldiğimde Engin Abi çoktan aşağıya inmiş, beni bekliyordu. Şükür ki, en önemli özelliğimden ödün vermeyip yine geç kalmıştım. Sevgili büyüğüm, spor yazarı Fatih Tanfer ve Spor Müdürü Mehmet Demirtaş’la birlikte düştük yola.

Haberin Devamı

Engin Abi’ye “Nereye?” diyeceğim, fakat geç kalmışlığın verdiği eziklikle soramıyorum. Ege Üniversitesi kavşağını dönerken anlıyorum ki, Manisa’ya gidiyoruz. Sevgili Temsilcim Engin Ağır, sert bi ifadeyle “Bakalım beğenecek misiniz Fedai Bey?” diyor. Bende tık yok. Tünelden çıkıp Manisa’ya ulaştığımızda yol boyunca nereye gideceğimizi merak etmemden olsa gerek, accayip acıktım. Üç beş dakika sonra yemek yiyeceğimiz restoranın önüne geldik. Benim için tam bir sürpriz. Açık ve net, böyle bir yerle karşılaşacağımı kesinlikle beklemiyordum! Devasa bir yapının altında, ışıl ışıl, sıcacık bi yere geldik. Adı hemen dikkatimi çekti: Revna Restaurant... (Manası kutluluk, saadete erme, mübarek olmakmış...) Girişinde mekânın genç işletmecisi Ahmet Pekcan ve kayınpederi, iş insanı Arif Koşar, Arif Abi karşıladı bizi. Abi, çünkü o kadar içten bir muhabbet oldu ki, gece boyunca bey demek hiç içimden gelmedi.

Etler kendi üretimleri

Revna’da etler güzel sohbet harika...

Ve işte restorandan içeri girdik. Girer girmez tablo gibi ‘Dry Aged’ dolabı karşıladı bizi. Tebessümümü gören Engin Abi, “Beğendin galiba Fedo” diye takıldı. E beğendim yani. Yalan yok.

Hoş beş faslı sürerken Revna’nın işletmecisi Ahmet Pekcan’la sohbeti biraz uzatmış olacağız ki, Arif Abi “Hadi yahu, ben çok acıktım” diye seslendi. Koşar adım geldik masaya. Uzun uzun konuştuk Revna’yı, Manisa iş dünyasını, basın sektörünü, İzmir’i...

Haberin Devamı

Sohbetin içinde restorana dair bi şey dikkatimi çekti. Müşteriye sunulan tüm etler kendi üretimleri. Uzun uzun anlatmayacağım ama şu kadarını söyleyeyim, 2005 yılında 140 dönüm üzerine kurdukları Türkiye’nin ilk Etçi Damızlık Çiftliği’ni bu şahane restoranla taçlandırmışlar bence.

Açıkçası, Türkiye’de böyle kaç yer var, bilemiyorum.

Hararetli muhabbetimiz sürerken arkamdan gelen şahane kokuya kapılıp başımı çeviriyorum. Aman Allahım! Restoran şefi Yasin Türker, elinde bir dana pirzolayla bekliyor. Herkes sabırsızlıkla eti beklerken ben elbette önce fotoğraf çekiyorum. Biraz homurdanma oluyor tabii, ama ne yapalım bizim de işimiz yemek...

Cızırtı senfoni gibi

Yasin Şef servise başlıyor. Hem hazırladığı eti anlatıyor hem de mönüde bulunanları sayıp bizlere önerilerde bulunuyor. Malum, köfteyi çok severim. Şefimizin ‘füme etli, kaşarlı Revna Köfte’si dikkatimi çekiyor. Konuşmadan anlaşıyoruz Yasin Şef’le. Pirzolanın ardından köfte geliyor. Köftenin kıvamı şahane, içindeki fümenin kokusu efsane!

Haberin Devamı

Leziz etlerimizi yerken sohbetimiz devam ediyor. Fatih Abi, eskilerden anlatıyor, Arif Abi, anılardan söz ediyor. Bu keyifli sohbeti bi anda, bana senfoni gibi gelen cızırtı bölüyor. Şefimiz ihtişamlı bir masanın ardında tablo gibi ızgara edilmiş şato bonfilesini kesmiş, özel hazırlanmış tereyağıyla buluşturuyor. Etin tereyağıyla buluşması, senfoninin lezzetini artırıyor. Elbette, ben tüm bunları kayıt altına alıyorum. Bunun da faydasını görüyorum. Yasin Şef, ilk servisi tereyağına banılmış ekmeğin arasında bana yapıyor. Kekik kokusu ve tadıyla nasıl enfes bir lezzet olduğunu gidip görmeniz gerek sevgili dostlar. Uzun zamandır böyle güzel, kıvamında pişmiş bir bonfile yemediğimi itiraf etmeliyim. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz. Engin Abi, işareti çakıyor. Anlıyorum ki, kalkmamız gerek. Bana kalsa Arif Abi ve Fatih Abi’yle sabaha kadar sohbete devam edeceğim.

Tam kalkmak üzere hamle yapıyoruz, Ahmet “Tatlı yemeden bi yere göndermem sizleri” diyor. Sözünü bitirmeden de künefeyle burun buruna geliyorum. Sevgili dostlar, çok abartılı şeyler yazmam genel olarak, ancak gerçekten bu kadar hafif ve içi kaymaklı, böyle bir lezzetle karşılaşmadım hiç. Demem o ki, etinizi yedikten sonra lütfen künefe yemeden ayrılmayın Revna’dan. Yine çok yazdım, Yazı İşleri Müdürüm kızacak. Demem o ki, Manisa şurası, lezzet ayağınızın dibinde, Manisa da. Bi gidin bence.
Tel: 0532 321 87 85