Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Başbakan Abdullah Gül’ün bölge ülkeleriyle yürüttüğü temaslar sonrasında vardığı sonuç ve geliştirdiği barış planı nedir? Türkiye’nin inisiyatifiyle yürütülen "savaşsız çözüm" çabaları 27 Ocak’a kadar sonuç verebilir mi?
Ve savaş kaçınılmaz olursa, Türkiye’nin savaş ve savaş sonrasına dönük tutumu ne olur?
Başbakan Abdullah Gül’ün bölge temaslarından sonra Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’le Irak lideri Saddam Hüseyin’e gönderdiği mesaj, Ankara’nın öncelikle ne yapmak istediğini de ortaya koyuyor. Gül’ün Saddam’a gönderdiği mesaj anlam itibariyle şöyle:

6 Müslüman ülkenin sözcüsü olacağız...
‘DENETÇİLERİ İKNA EDİN’
"Soruna barışçı bir çözüm bulmak için size de büyük sorumluluk düşüyor. 27 Ocak tarihine kadar Bağdat, kuşkuya yer bırakmayacak biçimde hareket etmelidir. Silah denetçileriyle şeffaf bir işbirliği yapılmalı ve BM Güvenlik Konseyi’ni tatmin edecek adımlar atılmalıdır. Güvenlik Konseyi’nin bütün kararlarına harfiyen uyulmalıdır." Başbakan Gül, barışcı çözüm için öncelikle Saddam’ın kitle imha silahları konusunda hiçbir kuşku bırakmaması gerektiğini düşünüyor. Gül’ün Saddam’dan aldığı mesajı gelince... Yine anlam itibariyle şöyle özetlenebilir: "Başbakan Gül’ün barış için girişimlerini takdir ediyoruz. Biz de savaş istemiyoruz. BM denetçilerine bütün kolaylığı gösteriyoruz. Ankara’nın iyi niyetli olduğunu biliyoruz."

6 ÜLKE BASKI YAPARSA...
Başbakan Gül’ün, sorunu savaşsız çözüme ulaştırmayı hedefleyen planının yanı sıra buna engel olunamazsa savaş sonrası Irak ve bölge için de bir plan geliştirdiğini söyleyebiliriz. Birinci aşamada hedefin ABD’den çok Saddam’ı ikna etmek olduğunu belirtebiliriz. Bu amaçla Başbakan Gül’ün inisiyatif üstlenmesi altı bölge ülkesi tarafından kabul ve takdir edilmiş görünüyor. Bu eksende altı ülkenin ortak hareket etmesi ve Bağdat’a baskı yapması Gül’ün ilk aşama planının temelini oluşturuyor. Başbakan’ın Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, bu temeli ve işlevini şöyle değerlendiriyor:

KUVEYT’İN KONUMU ÖZEL
"Türkiye, Suriye, İran, Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün, Başbakan Gül’ün temaslarıyla ortak hareket etme kararlılığını gösterdiler. Sadece Kuveyt hariç bütün bölge ülkeleri savaşsız çözüm için ortak ağırlık koyacaklar. Kuveyt’e de tabii bilgi verilecek. Onun konumu özel. Bu altı ülke de Türkiye’nin girişimlere öncelik etmesini memnuniyetle kararlaştırdılar. Bu altı ülke Saddam’ı BM’yi tatmin edecek bir hareket tarzına yöneltmeye çalışacaklar."
Bu nasıl yapılacak? Başbakanlık çevrelerinin verdiği yanıt şöyle:

IRAK ZİRVESİ OLABİLİR
"Bu altı ülke aynı kaygıları paylaşıyorlar. Kaos ortamı istemiyorlar. Savaştan bütün bölgenin etkileneceğini düşünüyorlar. Bu nedende Irak’ın toprak bütünlüğünü garanti eden bir mesaj veriyorlar. Böylece Saddam’ın tehdit algılamasının değişmesi, örneğin İran veya Türkiye’den bir tehdit olmadığı ve olmayacağı mesajıyla, Bağdat yönetimini silahsızlanma, kitle imha silahlarının imhasının sağlanması çizgisine yöneltmeyi amaçlıyorlar. Barışçı çözüm planının esası bu." Bunu sağlamak için Başbakan Gül’ün inisiyatifinde altı ülkenin de iştirakiyle Saddam Hüseyin’le görüşme yapılması, duruma göre Gül’ün de Saddam’la teması veya ortak bir deklarasyon ya da bir Irak zirvesi toplanması gibi seçenekler üzerinde teknik çalışmalar sürüyor.

SİLAHSIZLANMA PLANIN ÖZÜ
Ankara’nın BM’yi tatmin edecek şekilde Saddam’ı kitle imha silahları başta olmak üzere bir silahsızlanma programına razı etmesi ve bunun gerektirdiği güvenceleri sağlaması, savaşsız planın özünü oluşturuyor. Ankara, altı ülkenin de desteklediği bu amaç ve girişim için umudunu yitirmiş değil.
Başbakan Gül’ün etrafına aktardığı ortak kaygı, "Bir savaş çıkması halinde Irak’ın Lübnanlaşması". Irak’ın bir iç savaşa sürüklenmesi, etnik ve dinsel gruplar arasında Lübnan’ı andıran bir çatışma ve kaos ortamına sürüklenmesi. Böyle bir ortamın da bölge ülkelerin-de istikrarı olumsuz etkilemesi.

SAVAŞ kaçınılmaz olursa, bu durumda da Başbakan Gül’ün yine temasta bulunduğu beş ülke ile birlikte hareket etme ve savaş sonrasında bölgede etkinlik sağlama planı mevcut. Bu planın özünü ise, "parçalanmamış, demokratik merkezi idareye sahip Irak" oluşturuyor. Savaş çıkarsa, Türkiye ve bölgedeki diğer beş ülke, Irak’ı demokratik yapı içinde, Bağdat yönetimine bağlı ve toprak bütünlüğü korunmuş biçimde yapılandıracak.

SAVAŞSIZ bir çözüm bulunamaması halinde Ankara’yı kaygılandıran bir durum da operasyonda "ABD-İngiltere-Türkiye"den oluşan üçlü koalisyon görüntüsü. Davutoğlu, bu görüntünün Ankara açısından "en kötü senaryo" olarak değerlendirildiğini, bunu Başbakan’ın da paylaştığını vurguluyor. Nedenini şöyle açıklıyor: "Böyle bir durumda Arap ülkeleri Türkiye’nin karşısına itilmiş olur. Bu görüntü, Türkiye, bölgenin en eski hakimi, İngiltere ondan sonraki hakim ülke, Amerika da son hakim ülke, yorumuna yol açar. Üç hakim ülke, paylaşım içinde gibi değerlendirilir. Oysa Türkiye gerçekten barış için çaba gösteriyor. Barışçı çözüm yolu bulunamazsa Türkiye’nin konumuna diğer bölge ülkeleri de katılmalı.

BAŞBAKANLIK çevrelerinin vurguladığı bir husus da Gül’ün tümüyle MGK’da alınan kararlar çerçevesinde girişimde bulunduğu. Bu kararlar şöyle özetleniyor: 1- Küresel barış, 2- Bölgesel barış, 3- Türkiye’nin ulusal çıkarları. Başbakan Gül’ün bu üç hedef doğrultusunda bölge temaslarına başladığı vurgulanıyor. Bu vurgunun mesajı da Başbakan, Genelkurmay ve Dışişleri arasında bir uyumsuzluk olmadığı... Ankara, hem barış hem de savaş olasılıklarına göre hazırlıklarını paralel biçimde yürütüyor. Durumun özeti böyle...