‘Böyle giderlerse sil baştan yaparız’

23 Ekim 2009

Erdoğan, Habur ve sonrası görüntüler için, “O tür şeylerin olması doğru değil. Bu sürece tuz biber eker. 34 kişi serbest. Bundan siyasi bir rant devşirme gayretine girmek... Arzu etmeyiz ama bu işi tamamen sil baştan yaparız. Bu işin başladığı noktaya dönülür” dedi Erdoğan, “Bu giyim şekliyle Türkiye’ye girmeleri dahi, batıdaki vatandaşları rahatsız eden şeyler. Araya çomak sokmak yanlış olur. Bu son şanstır diye düşünüyoruz. Bu dönemde başarılırsa, başarılır. Kimse de bizim gibi cesaret etmez bu işe. Birçok riski göze alarak adım attık” diye konuştu

Başbakan Tayyip Erdoğan, Mahmur ve Kandil’den gelenlerin Habur’dan giriş yapmalarından sonra bölgeden yansıyan görüntülerden rahatsız. Ağrı ve Erzurum’da yaptığı konuşmalarda sürekli olarak bu görüntüleri ve DTP yöneticilerini suçladı.
Erdoğan, böyle giderse sürecin tıkanacağını, başa dönüleceğini, her şeyin sil baştan olacağı mesajını vererek DTP lideri Ahmet Türk’ü uyardı.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Erzurum’dan Ankara’ya gelirken uçakta konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı. Gazetecilerin soruları ve Erdoğan’ın yanıtları şöyle:
Habur’daki gelişmeleri aktarırken yanlış bir takım hareketlere de işaret ettiniz. Dağdan inenlerin

Yazının Devamı

Erdoğan’dan DTP’ye sitem: Ayrılıkçı şova dönüştürdüler

22 Ekim 2009

Ağrı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nin yeni akademik yılının açılış töreninde DTP’ye sitem etti.
Başbakan Erdoğan, hem üniversite öğrencilerine hem de Ağrı halkına hitaben yaptığı iki konuşmada da açılım sürecine ağırlık verdi. Başbakan Erdoğan, Mahmur Kampı ve Kandil’den gelen 34 kişinin karşılanması vesilesiyle yapılan gösterileri hedef aldı. Başbakan Erdoğan, DTP’yi hedef alarak gösterileri şöyle eleştirdi:

Ayrıştırma şovu
“Gördüğünüz gibi ayrıştırma şovuna dönüştürüyorlar. Bu, demokratik açılım sürecini baltalayan bir tavırdır. Böyle sorumsuzluk olur mu? Bunları yaptıktan sonra hangi yüzle milletin karşısına çıkıp samimi olduğunuzu iddia edeceksiniz? Kışkırtarak, milli birlik istiyoruz nasıl diyeceksiniz? Hamasete, taşkınlığa karşıyız. Ben onların başlarını ellerinin arasına alıp yaptıkları hatayı düşünmelerini istiyorum.”

Yazının Devamı

Atalay: Lider kadrosu için de çalışılıyor

21 Ekim 2009

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, dün Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı öncesinde gazetelerin ve televizyonların Ankara temsilcilerine bilgi verdi, sorularını yanıtladı.
Atalay, çok dikkatli bir üslup kullandı. Önceki gün Mahmur ve Kandil’den 34 kişinin gelmesini değerlendirirken, sürecin çok hassas olduğunu ve herkesin bu hassasiyete uygun davranması gerektiğini vurguladı. Atalay, özellikle DTP’yi uyararak, sorumlu, sağduyulu davranmalarını istedi.

‘Eve dönüş diyelim’
İçişleri Bakanı Atalay, her sözcüğü seçerek kullandı. Mahmur ve Kandil’den gelenler için “teslim olanlar”, “dağdan inenler”, “etkin pişmanlıktan yararlananlar” gibi kavramlar kullanmaktan özenle kaçındı. Soruların içinde bu kavramlar olsa bile yanıtlarında bu sözcükleri kullanmadı. “Bu süreci veya dün gelenleri nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna, “Eve dönenler diyelim, ben eve dönüş diyorum” biçiminde yanıtladı.
Bir süredir kamuoyunda tartışılan ve PKK’dan gelen “Teslim olmuyoruz, barış için geliyoruz, pişman değiliz” gibi mesajlarla, o kesime yakın yayınlarda çıkan, “Onurlu barış denilsin”, “Mağlup oldular, teslim oldular gibi yaklaşılmasın, yoksa süreç tıkanır, dağdan inmezler” türü tavsiyelere hükümet

Yazının Devamı

Baykal: MGK üyeliği yapay olur

20 Ekim 2009

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ana muhalefet partisi liderinin de Milli Güvenlik Kurulu (MGK) üyesi olması gerektiğini açıkladı. Gül’ün bu önerisi Ankara’da ilgi uyandırdı. TRT 1’de yayınlanan “Politik Açılım” programında Derya Sazak, Fehmi Koru, Prof. Dr. Fuat Keyman ve Prof. Dr. Mustafa Erdoğan’ın sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Gül’ün bu önerisini, ana muhalefet partisi CHP’nin lideri Deniz Baykal’a sordum.

‘Yapay olur’
Baykal, Cumhurbaşkanı Gül’ün önerisine şu yanıtı verdi:
“MGK, Anayasa’da düzenlenmiş bir kurum. Kimlerin kurul üyesi olduğu, görevleri, çalışmalarının gizliliği Anayasa’da belli. Her şeyden önce Anayasa müsait değil. Özel statüsü olan bir kurul. Bu kurula ana muhalefet liderinin girmesi yapay olur. Ayrıca hükümetin çoğunluğunu oluşturduğu bir yapısı var. İstişari bir organdır. MGK’da kararlar oylanarak alınmıyor. Daha çok Cumhurbaşkanı’nın takdiriyle belirleniyor ve açıklama da o şekilde yapılıyor. Nitekim bu açılımla ilgili olarak MGK ‘destekliyoruz’ diye bir açıklama yaptı, ancak sonradan Genelkurmay da kendi görüşlerini açıkladı. Pek öyle olmadığı anlaşıldı.”

‘Çözüm değil’

Yazının Devamı

Akdağ: 28 milyon kişi aşılanacak

18 Ekim 2009

Sağlık Bakanı, ilk aşamada aşı yapılacakları, sağlık çalışanları, anaokulu ve ilkokul çocukları, astım gibi kronik hastalığı olanlar diye sıraladı

Ankara yoğun siyasi tartışmaların yanında sağlık alanında da ciddi bir mesai yapıyor. Ankara Bilkent’teki bir okulda saptanan domuz gribi bu konudaki çalışmaları yeniden gündeme taşıdı. Ankara’da hasta sayısı 26’ya ulaştı. Yaşamsal bir tehlike söz konusu değil ama domuz gribinin bir salgına dönüşmemesi için de yoğun çaba harcanıyor. Bu arada bir yandan da Sağlık Bakanlığı’nın satın aldığı aşılar tartışılıyor.
Bu konuyu, dün sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’la konuştum. Akdağ, sorularıma şu yanıtları verdi:

‘Paniğe gerek yok’
Ankara’da ortaya çıkan domuz gribinin boyutu ve riski nedir?
- Ankara’da saptadığımız olayla ilgili bütün önlemler alındı. Şu anda bir salgın hali yok. Zaten önlemlerimizi de salgın olmasın diye aldık. Bütün uğraşımız bu. Ama olay, “Hükümete muhalefet edelim de nasıl edersek edelim” anlayışıyla eleştirildiği için kamuoyu yanlış bilgilendiriliyor. Şu anda paniğe kapılacak bir durum yok. Her şey kontrol altında.

Yazının Devamı

Baykal: Noktayı koyma zamanı geldi

17 Ekim 2009

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP lideri Deniz Baykal’ın görüşmenin robot kameralar tarafından kaydedilmesi isteğini kabul etmedi. Erdoğan, “Kamerasız olursa görüşürüm” açıklamasını yaptı.
CHP lideri Deniz Baykal ise dün Edirne’ye hareketinden önce gazetecilerin sorularını yanıtlarken, görüşmenin kayda alınması koşulunda ısrar etti. Görüşmek isteyen tarafın Başbakan olduğunu anımsattı ve “Kendi takdirleridir” diyerek, kararı Erdoğan’a bıraktı.

Özel kaleme yetki
Baykal, dün Ankara’dan ayrılmadan önce özel kalemine de yetki verdi. Başbakan’ın, özel kalem müdürünü araması ve Başbakan’ın ancak kamerasız görüşebileceğini iletmesi halinde, kendisine sormadan yanıtlaması talimatını verdi. Baykal’ın özel kalem müdürü, -Başbakan’ın kamerasız koşulu iletilirse- Baykal’ın mektubunu ve açıklamalarını anımsatarak, “Bunu görüşmenin yapılmayacağı biçiminde anlıyoruz” yanıtını vermek üzere yetkilendirildi.

CHP’de detaylı hazırlık

Yazının Devamı

Baykal: Üç robot kamera olacak

16 Ekim 2009

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün sabah, Irak’a uçmadan önce gazetecilerin sorusu üzerine CHP lideri Deniz Baykal’ı telefonla arayıp, görüşmelerinin nasıl daha sağlıklı olacağı konusunu konuşabileceğini söyledi. CHP lideri Deniz Baykal ise, “Başbakan’ın telefon etmesine gerek yok, gün ve saati özel kalemiyle bildirmesi yeterli” yanıtını verdi.
Başbakan’ın, Baykal’a telefon etme ihtiyacı duymasının nedeni, CHP liderinin görüşmenin kayda alınması isteği. Acaba, Baykal’ın bu talebi görüşmenin önünde bir engel oluşturur mu?
CHP lideri Baykal’a dün bu soruyu yönelttim:

‘Bekliyorum’
Görüşmenin televizyon kaydına alınmasını istemeniz bir şart gibi algılandı. Bu konu görüşmeye engel oluşturabilir mi?
- Hayır. Sorun olmaması lazım. Ben Sayın Başbakan’ın mektubuna cevap verdim. CHP Genel Merkezi’nde ağırlamaktan mutlu olacağımı söyledim. Ancak görüşmenin kayda alınması gerektiğini de mektupta ilettim. Sayın Başbakan da teşekkür etti, görüşeceğimizi kamuoyuna açıkladı. Kabul ettiğine göre görüşmenin kayda alınmasında da bir sakınca olmadığı sonucu çıkar.

Yazının Devamı

Ermenistan’la ilişkiler Suriye gibi olur mu?

15 Ekim 2009

Türkiye ile Suriye ilişkileri tarihinde görülmemiş kadar iyi bir noktaya geldi. O kadar ki, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, vizenin kaldırılmasından öte “Yapay sınırlar kalkmalı” bile dedi. Sınırdan yansıyan görüntüler, Türkiye ile Türk cumhuriyetleri için söylenen “iki devlet bir millet” deyişindeki gibi “iki millet tek devlet” dedirtecek kadar bayram havasındaydı.

Savaştan barışa
Oysa çok değil 10 yıl önce Türk ordusu, Suriye sınırında konuşlanmış, iki ülke savaşın eşiğine gelmişti. Ankara, Öcalan teslim edilmez veya gönderilmezse, Suriye’nin savaşı göze alması gerekeceğini dünyaya ilan etmişti. Hafız Esad, Türkiye’nin bu kararlılığını gördükten sonradır ki, Öcalan’ı gönderdi.
Tabii, yıllardır Öcalan’ı ve PKK’yı barındıran, koruyup kollayan Şam’ın bu noktaya gelmesinde değişen dünya koşullarının payı büyüktü. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Hafız Esad zaten yeni bir arayışa girmişti. Korumasız, desteksiz kalan Suriye, Birinci Körfez Savaşı’nda Saddam’a karşı Büyük Koalisyon’la hareket ederek ABD’ye sıcak mesajlar göndermeye başlamıştı. Bu süreçte Sovyet desteğinin yerine yeni bir şemsiye koyamayan Esad, çareyi Öcalan’ı göndermekte ve Türkiye’ye yanaşmakta buldu.
Şam’ı

Yazının Devamı