Temizlik yolu

31 Ekim 2000


       Bir yandan kamu bankalarını özelleştirmeye çalışan devlet, bir yandan içi boşaltılıp kucağına bırakılan bankaların sahipliğini yapıyor. Bir büyük çelişki...
       Bankacılık Üst Kurulu, bu çelişkiyi giderip bankacılık sektörünü "üçkağıtçılık sektörü" olmaktan kurtarma hedefine kilitlenmiş görünüyor.
       Eskiden bankayı boşaltıp, kendini kurtarmak mümkündü. Bunun örnekleri yakın tarihimizde mevcut.
       Bankacılık Üst Kurulu işe bu "kurtulma" yolunu kapatarak başlıyor. Devreye soktuğu "çete" ve "kamu alacağının tahsili" yasalarıyla, "bankayı batır kendini kurtar" mekanizmasına çomak sokmuş oldu.
       Bundan sonra ne yapılacak?
       Bankacılık Üst Kurulu Başkanı Zekeriya Temizel ve ekibinin anlayışı şu:

Yazının Devamı

Yolsuzluk mahkemesi..

30 Ekim 2000


       Bankacılık Üst Kurulu'nun, sektörü, banka boşaltmalardan, yolsuzluklardan, hırsızlıklardan temizleme ve şefaflaştırma konusunda kararlı bir çalışma içinde olduğunu birkaç duyurmuştuk. Bu çalışmaların sonuçları da ortaya çıkmaya başladı.
       Sistem nerede tıkanıyor ?
       Bankacılık Üst Kurulu Başkanı Zekeriya Temizel'in saptamasına göre, tıkanma en fazla yargı aşamasında yaşanıyor. Denetimin sonuç vermesi yargı aşamasında geçikiyor ve geç gelen veya gelemeyen adalet işe yaramıyor.
       Temizel ve çalışma arkadaşları bu sorunu aşmak için nasıl bir önlem düşünüyorlar ?
       Bankacılık Üst kurulu'nun bu konudaki hazırlığı şöyle :
      "Doğal yargıç ilkesini ihlal etmeden bu tür yolsuzluk davalarına bakacak özel mahkemeler tahsis edilmesi. Bir başka deyişle bazı mahkemelerin 'yolsuzluk mahkemeleri' olarak görevlendirilmesi."

Yazının Devamı

Artık yağma yok...

29 Ekim 2000


       Bankaların içi sahipleri tarafından nasıl boşaltılıyor?
       Bankacılık Üst Kurulu, batık bankalar üzerinde yaptığı araştırma sonucunda bu mekanizmayı şöyle saptıyor:
      "Bankayı içini boşaltmak için alan kişi, önce kendi şirketlerine veya yönetimindeki paravan şirketlere kendi bankasından kredi açıyor. Tabii bu kredi geri dönmüyor. Bu da yetmiyor, gidip Virgin Adaları'nda sırf kredi açmak için şirket kiralıyor. Bu şirketler sadece bir posta kutusundan oluşuyor. Kiraladığı şirkete kredi açıyor, oraya gönderdiği parayı, yine bu şirket üzerinden kendine aktarıyor. Bu da yetmiyor bankadaki mevduatı off - shore hesaplarına aktarıp, oradan yine kendine kaydırıyor.
       Bu nasıl bir tablo ortaya çıkarıyor?
       İşte Üst Kurul'un saptaması:
      "Bu durumda bilançonun pasifinde vatandaşın mevduatı görünüyor. Bir anlamda bankanın borcu, taahhüdü. Bunun karşılığının bilançonun aktifinde varlıklar ve alacaklar olarak durması lazım. Ama gerçekte durmuyor. Çünkü aktif taraf

Yazının Devamı

Yılmaz'ın önceliği

28 Ekim 2000


       ANAP lideri ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Avrupa Birliği hedefine kilitlenmiş durumda... Öyle anlaşılıyor ki, Yılmaz, mesaisinin büyük bölümünü başında Büyükelçi Volkan Vural'ın bulunduğu, Başbakanlık Avrupa Birliği Genel Sekreterliği'nin çalışmalarına ayırıyor.
       Genel Sekreterliğe ayrılmış yeni çalışma binasında yaptığımız görüşmede edindiğimiz izlenim, ANAP liderinin hem Türkiye, hem de partisi için çizdiği rotanın, Avrupa Birliği'ne üyelik çalışmalarını esas aldığı yönünde. Bu yolda Ankara'nın kat edeceği mesafenin, Yılmaz'ın geleceğe dönük siyasetinin eksenini oluşturacağı anlaşılıyor. Yılmaz'ın, "Türkiye'yi Avrupa'ya taşıyan veya taşıyacak lider" konumunu hedeflediği söylenebilir.
       Avrupa Birliği çalışmalarında Yılmaz'ın kafasını meşgul eden iki öncelikli konu var:
       1- Düşünceyi ifade özgürlüğü,
       2- İdam cezası.
       ANAP lideri, genel olarak demokratikleşme ve özel olarak da düşünceyi ifade özgürlüğü konusunda Türkiye'nin zaman

Yazının Devamı

Temizel yasaları

27 Ekim 2000


       Bankacılık Üst Kurulu yoğun bir çalışma içinde.
       Kurul Başkanı Zekeriya Temizel ve kurul üyesi arkadaşlarının mesaileri sabah 07.30'da başlıyor ve neredeyse gece 24.00'e kadar sürüyor.
       Bu yoğun çalışmanın amacı, bankacılık sektörüne uluslararası stardartlara uygun bir düzen vermek ve Türk bankacılığını dünya piyasalarında "güven" ve "itibar" kurumu haline getirebilmek.
       Bunu sağlamanın ilk koşulu elbette, "boşaltılan bankalar" sorununu bir çözüme kavuşturmak ve tekrarını önleyecek bir sistem kurmak.
       İşte bu amaçla yakında Bankacılık Üst Kurulu, banka kurma, banka satın alma, kısaca "banka sahibi" olabilmenin koşullarını açıklayacak. Bu koşullara uymayanlar, bundan böyle Türkiye'de banka sahibi olamayacaklar.
       Bankacılık Üst Kurulu'nu düzenleyen yasanın verdiği yetkiye dayanarak Temizel'in yürürlüğe sokmaya hazırlandığı yeni koşullar üç önemli noktada odaklaşıyor:

Yazının Devamı

Kasyanov'un ziyareti

26 Ekim 2000


       Rusya Başbakanı Kasyanov'un Türkiye ziyareti, Ankara - Moskova ilişkilerinde daha sıcak bir atmosferin doğacağına işaret sayılıyor.
       Bunun ilk göstergesi olarak Kasyanov'un, Cumhurbaşkanı Sezer'e, Rusya Devlet Başkanı Putin'den getirdiği mesaj...
       Putin, New York'ta kendisini Türkiye'ye davet eden Cumhurbaşkanı Sezer'e yanıtını, Kasyanov'la iletmiş durumda. Putin'in mesajı, Sezer'in davetinden çok memnun olduğu ve Ankara'ya gelmek istediği yönünde. Putin, ziyaretin gerçekleşmesi için hazırlık çalışmalarına başlanmasını talep etmiş.
       Sezer'in Kasyonav'a yanıtı da, Putin'in ziyaretinin Devlet Başkanı düzeyinde ilk ziyaret olacağı ve bundan Türkiye'nin çok memnun kalacağı yönünde.
       Bu karşılıklı sıcak mesajlar dışında Kasyanov'un ziyareti enerji ağırlıklı.
       * * *

Yazının Devamı

Af...

25 Ekim 2000


       DSP ve MHP'nin af kapsamında tam mutabakat sağlayamamış olmaları nedeniyle askıda kalan af konusu, önerinin ilk sahibi olarak DSP Genel Başkan Yardımcısı Rahşan Ecevit'in gündeminde ilk sırayı alıyor.
       Rahşan Ecevit, dün yaptığımız görüşmede, af yasasının hükümet ve Meclis gündeminde de ilk sırada yer alması gerektiğini vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı:
       - Af konusundaki girişimler, cezaevlerinde önemli bir beklentiye yol açtı. Bu alanda öneri geliştirirken, bizim amacımız sosyal ve ekonomik dengesizliklerin yol açtığı mahkumiyetlerin, Türk Ceza Yasası'ndaki suç - ceza dengesizliğinin yarattığı sosyal bir soruna çözüm getirmekti. Kader kurbanı olarak nitelediğimiz bu insanları, yeniden topluma kazandırmaktı. Bu ölçümüz değişmiş değil. Cezaevlerinde oluşan beklenti, huzursuzluk kaynağı da oluyor. Bu bakımdan Meclis, normal çalışma düzenine geçer geçmez, af konusunu gündeminin ilk sırasına almalı.
       Bayan Ecevit, bu sorunu çözüme ulaştırmak için seçenekli çalışmalar da yaptırmış durumda. Af yasası üzerinde uzlaşma

Yazının Devamı

Hanenin hali...

24 Ekim 2000


       Hazır bütün ülkeyi cezaevine çevirip, tünel kazıp kaçan var mı, diye mahkum sayar gibi bir sayım yapma fırsatı yakalamışken, ülkenin ve hanenin hali ortaya çıkarılabilirdi...
       Sayım memurları her şeyi sordular da, "nasıl geçiniyorsunuz" diye sormadılar. Tabii sayımdan maksat, "orada kaç kişisiniz" sorusuna yanıt aramaktı, "haliniz nedir" sorusunun yanıtını aramak ise bir başka araştırmanın konusu diye bir savunma yapılabilir.
       Ama bu Türkiye'de gelir dağılımını, tahminden daha sağlıklı biçimde yakalama fırsatının kaçtığı gerçeğini değiştirmez.
      "Tuvalet ve borulu su var mı" sorusu sorulduğuna göre, yaşam standardına ilişkin "gelir" sorusu da sorulabilirdi.
       Bir bakıma "gelir" sorusu soruldu:
       - Ücretli misiniz, maaşlı mısınız, serbest kazanç sahibi misiniz?

Yazının Devamı