Asker ve HADEP

15 Ekim 2000


       Genelkurmay'ın düzenlediği "Doğu Anadolu Basın Turu"ndan iki günlük ekonomik ve sosyal gözlemlerimizi aktardık. Güneydoğu'ya yapılan benzeri gezilerde gözlediğimiz gibi Doğu Anadolu'da da askerin güvenlik dışında ekonomik ve sosyal birçok faaliyetin de öncülüğünü üstlendiği söylenebilir. Asker, güvenliği sağladığı her yerde, su tesisatından, okul onarımına, sağlık taramasından sulu tarıma, besicilikten seracılığa kadar birçok alanda yoğun bir faaliyet gösteriyor. Bu çabaların en önemli hedefi ekonomik ve sosyal gelişmeye öncülük yaparak vatandaşla devlet arasındaki bağı güçlendirmek. Ulusal bütünlüğü perçinlemek ve ayrılıkçı akımların taban tutup, güçleneceği sosyo - ekonomik ortamı kaldırmak.
       Askerlerin bu çabalarının karşısında, silahlı mücadeleyi kaybetmiş olan PKK'nın çabası ise siyasal mücadele yöntemiyle varlığını şekil değiştirerek sürdürmek ve güçlendirmek.
       İki günde de olsa bölgenin çeşitli yerlerinde şu gerçeği kolayca saptamak mümkün:
       Terörün etkilediği coğrafyada iki kurum var: Asker ve HADEP.
  &

Yazının Devamı

İnsana yatırım

14 Ekim 2000


BİNGÖL / MUŞ
       Genelkurmay'ın düzenlediği Doğu Anadolu basın turunun ikinci gününde Bingöl ve Muş yöresindeki çalışmaları izledik.
       Güvenliğin büyük ölçüde sağlanmasından sonra ön plana çıkan ekonomik ve sosyal sorunların başında, toprağın ve insanın ekonomiye kazandırılması geliyor. Terörün 15 yıl boyunca iki etkisi gözleniyor:
       1- Köylüyü niteliksiz ve işsiz bırakmak,
       2- Toprağı üretim dışına çıkarmak.
       Terör örgütünün baskısı nedeniyle Bingöl'deki dağ köyleri son 2 yıla kadar yaylaya çıkamamış, topraklarını ekip biçememişler. Son 2 yılda terörün etkisini büyük ölçüde yitirmesi sonucunda güvenlik içinde yaylalarına çıkabilmeleri ve topraklarını ekip biçebilmeleri sağlanmış.

Yazının Devamı

Dikensiz bahçe...

13 Ekim 2000


ELAZIĞ / TUNCELİ
       Genelkurmay'ın düzenlediği Doğu Anadolu basın turunda bu kez 3. Ordu'nun konuğuyuz.
       Basın mensuplarını Tunceli'de öğle yemeğinde konuk eden Ordu Komutanı Orgeneral Tuncer Kılınç, Tunceli yöresini bir bahçeye, teröristleri de dikene benzeterek, şöyle diyor:
      "Yıllar içinde bölgeden dikenleri ayıklarken, bahçenin esasına zarar vermemeye özen gösterdik. Dikenler, büyük ölçüde ayıklandı. Geri kalanları da bölge halkının desteğiyle mutlaka ayıklayacağız."
       Org. Kılınç, yörenin, "dikensiz bahçe"ye dönüşmesinden sonra güçlenebilmesi ve yeşerebilmesi için yeteri kadar toprak ve su verilmesi gerektiğini vurguluyor.
       * * *

Yazının Devamı

Basında kirlenme

12 Ekim 2000


       Hürriyet yazarı Emin Çölaşan, ünlü bir gazetecinin, bir arsa ihtilafını çözmesi karşılığında Egebank'ın eski sahibi Murat Demirel'den bir milyon dolar aldığını, paranın Ender isimli bir koruma görevlisi tarafından teslim edildiğini yazdı.
       İddia çeşitli yönleriyle araştırılıyor. Bu iddiayı araştırmak konusunda görevli olan kurumların başında elbette basın geliyor. Söz konusu bir gazeteci olmasa da araştırmak basının doğal işlevi. Ayrıca bir gazetecinin para karşılığı iş yapması konu edildiğine göre, bunu ortaya çıkarmak, basın açısından boynunun borcu...
       Gazeteciler hakkında böyle bir iddianın gündeme getirilebilmesi bile mesleğimiz açısından bir leke sayılmalı. Belki bu tür iddialar gazetecilik mesleğinin geldiği noktanın tartışılması için vesile oluşturur.
       Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Meclis'i açış konuşmasında önemli bir saptama yaptı. Sezer, "bireysel etik çöküntü"nün toplumda giderek yaygınlaştığına işaret etti.
       Basın açısından duruma bakarsak...
    

Yazının Devamı

Ankara formülü

11 Ekim 2000


       İsrail - Filistin gerginliğinin bir savaşa yol açmaması için diplomatik temas trafiğini en yoğun biçimde yürüten merkezlerden biri Ankara.
       Ankara, bir "arabuluculuk" sıfatı taşımadan, fiilen tarafları uzlaştırmaya dönük çok yönlü çaba harcıyor.
       Başbakan Ecevit, dünkü görüşmemizde durumu "çok ciddi" olarak nitelendirdi ve şu değerlendirmeyi yaptı:
      "Barış sürecinde çok olumlu ilerlemeler kaydedilirken, ortaya çıkan gerginlik kaygı verici. Oysa, koşullar barışa ulaşmaya çok elverişli. ABD Başkanı Sayın Clinton'ın öneri ve çabaları, barış ortamı yaratılması için kaçırılmaması gereken bir fırsat niteliğinde. Biz de Ankara olarak elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Sayın Barak ve Sayın Arafat'la çeşitli şekillerde sık sık görüşüyoruz. Önerilerimizi iletiyoruz. Sayın Barak da, Sayın Arafat da etkili ve cesur liderler. Barışa ulaşabilecek bu ortamı değerlendirmeleri gerekir."
       Başbakan Ecevit ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem, yürüttükleri yoğun temas trafiği içinde "Ankara formülü" olarak

Yazının Devamı

Yolsuzluk idaresi

10 Ekim 2000


       İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Türkiye'nin en önemli sorunlarından birinin "yolsuzluk ekonomisi" olduğunu belirtti. Tantan'ın kavramı, basından da büyük ilgi ve destek gördü.
       Yasalarca yasaklanmış faaliyetler "yeraltı"nda yürütülür. Uyuşturucu ticareti, kadın ticareti, her türlü kaçakçılık, kumar ve benzeri faaliyetler gibi.
      "Yolsuzluk" ise daha çok "yerüstü"nde yürütülen ve ekonomik olmaktan çok "idari ve mali" bir faaliyettir. Genellikle kamu gücünün paraya dönüştürülmesi halidir. Kullanılan araç ise çoğunlukla siyasi nüfuz ve rüşvettir.
       Kamu gücü bu nedenle hem idare, hem yargı, hem de yasama denetimi altındadır.
       İçişleri Bakanı Tantan'ın "yolsuzluk ekonomisi" diye isimlendirdiği faaliyetlerin, kendi deyimiyle "bir numaralı" tehdit haline gelmiş olması, ortada bir "idare ve denetim" sorunu olduğunu göstermektedir.
       1980'den sonra Özal felsefesinin Türk bürokrasisine getirdiği yeni anlayış, "denetimin yönetimi engellediği" düşüncesidir.

Yazının Devamı

Çiller'in önerisi

9 Ekim 2000


       DYP lideri Tansu Çiller, Ermeni tasarısının ABD Temsilciler Meclis'inde görüşülmesinden önce hükümete üç öneride bulunuyor:
       1- İncirlik Üssü bakıma alınsın,
       2- Bernard Lewis'in mahkeme kararları kullanılsın,
       3- Türkiye'de izinsiz çalışan 30 bin Ermeni geri gönderilsin.
       Çiller, dünkü görüşmemizde bu önerilerini ve amaçlarını şöyle açıkladı:
       1- İncirlik Üssü'nün gerçekten de bakıma ihtiyacı var. Eğer İncirlik bakıma alınırsa bu Washington'a gönderilmiş önemli bir sinyal olur. Türkiye'nin bölgedeki işlevi ve ABD çıkarları açısından taşıdığı önemi bir kez daha ortaya koyar. Hem üs kapatılmamış, hem de çalıştırılmamış olur.

Yazının Devamı

Bu bir devrim değildir

8 Ekim 2000


       Belgrad'da yaşanan olaylar, "bir halk ihtilali, bir devrim" olarak nitelenip, sunuluyor.
       Gerçekten Sırp halkının Miloşeviç'i iktidardan uzaklaştırması bir halk ihtilali, bir devrim midir?
       Değildir...
       Çünkü:
       1- Miloşeviç, komünistlikten bozma bir Sırp milliyetçisidir ve ırkçılığa ulaşan politikasıyla Sırp halkının büyük desteğini alarak iktidara gelmiştir.
       2- Büyük Sırbistan'ı kuracağı vaadiyle aldığı bu desteğe dayanarak harekete geçmiş ve savaşı kaybetmiştir.

Yazının Devamı