Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Türkiye’nin girişimiyle bugün İstanbul’da yapılacak olan bölge ülkelerinin dışişleri bakanları toplantısından Saddam’a ortak bir mesaj çıkacak. Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış’ın ev sahipliği yapacağı toplantıda Türkiye’nin ortak deklarasyonda yer almasını mutlaka istediği üç mesaj var:
1- Silah denetçileriyle işbirliğinde eksik bırakma,
2- Pro - aktif ol: İşbirliğini zoraki yapma, denetçiler istemeden de kendiliğinden bazı kapıları aç, denetçileri sen davet et.
3- Komşuların için tehdit oluşturmadığına uluslararası kamuoyunu inandır.
Dışişleri, ortak deklarasyonda Saddam’a yönelik istifa veya sürgün gibi önerilerin bulunmasının söz konusu olmadığını, böyle önerilerin ayrıca yanlış olacağını düşünüyor. Dışişleri, "o zaman bu örnek oluşturur, yarın bir ülke çıkıp ben komşumun idaresini, rejimini veya devlet başkanını beğenmiyorum ve müdahale ediyorum der ki, bunun nereye varacağı belli olmaz" görüşünü dillendiriyor.

BM Mİ, NATO MU?
Ankara, İstanbul toplantısının Bağdat yönetimi üzerinde etkili olacağını düşünüyor ama savaş olasılığını ve hazırlıklarını da göz ardı etmiyor. Sorun, alınacak kararın kapsamı ve mekanizmasında. Hükümet ve Dışişleri, "peşin karar" almak istemiyor. Bazı belirsizliklerin giderilmesini ve operasyonun hangi uluslararası karar ve zemine dayanacağının ortaya çıkmasını bekliyor. Dışişleri bu beklentiyi şöyle özetliyor:
"1- Daha ABD bir karar almış değil,
2- BM kararı mı olacak, NATO kararı mı olacak, yoksa hiçbiri olmayacak mı, bu da belli değil." Bu durumda Türkiye ne yapacak? Bu soruya Dışişleri çevrelerinden verilen yanıt şu:

ÖNÜMÜZE GELSİN DE...
"Türkiye adım adım karar alacak. Karar vermesi gereken her aşama önüne geldiğinde, hangi mekanizma gerekiyorsa o mekanizmayla karara varacak." Örneğin? "Örneğin şu: İşin başlangıcında 8 - 10 havaalanından 4 - 5 limandan, 80 bin ABD askerinden söz ediliyordu. Şimdi asker sayısının 80 bin olarak kabul edilemeyeceği, bunun çok çok altında bir sayıdan söz edilebileceği ortaya çıktı. Bu durumda artık 8 - 10 havaalanından, 4 - 5 limandan söz edilebilir mi? Edilemez. O halde kararın kapsamı çok daha az havaalanı ve liman ile asker olabilir. İşte bu seçenek önümüze geldiğinde en uygun karar o zaman verilir. Önce incelemeler bitsin ve ne talep ediliyorsa, önümüze gelsin. O adım atıldığında onun gerektirdiği karar verilir."

KİM KİMİ BEKLİYOR?
Ankara’da asker mi hükümeti bekliyor, hükümet mi askeri bekliyor? Asker cephesi, incelemelerin yakın sürede biteceğini, havaalanı ve limanlarda inşaat yapılması, malzeme yığılması, bunları yapacak yabancı personel getirilmesi için hükümetin ve Meclis’in yeniden karar vermesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Hükümet ve Dışişleri çevreleri ise "askerden seçenekler beklediklerini" söylüyorlar. İfadeleri şöyle: "İnceleme sonuçları da dahil, yapılan askeri temaslar sonucunda Genelkurmay bize bütün seçenekleri getirir. Bunun içinde sıfırdan değişik sayılarda yabancı asker ve değişik altyapı seçenekleri yer alır. Siyasi otorite de bunlardan birine karar verir. Örneğin askeri açıdan hangi büyüklükte bir birliğin ABD açısından işbirliğini anlamsız kılmayacağını askerler bilebilir. Bize gelip demeleri gerekir ki; ABD askerleri şu sayının altında askere izin verilmesinin işbirliğini anlamsız kılacağını düşünüyorlar. Biz de ona göre karar veririz."

SAVAŞ KARARI ZOR
Ankara’nın tercihi Irak’a muhtemel operasyonun BM Güvenlik Konseyi kararına dayanması. Ancak bu kararın alınmasını zor görüyor. Dışişleri’nin değerlendirmesi şöyle:
"BM, tarihte iki kez savaş kararı verdi. Biri Kore, diğeri Kuveyt’tir. Ama her ikisinde de bir ülke işgal edilmişti, ediliyordu. Oysa, bu kez öyle bir durum yok. Bağdat, silah denetçileriyle işbirliği yapıyor. Bir başka ülkeye saldırmış değil. Ayrıca Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinden Rusya, Fransa ve Çin operasyona karşı. Bu koşullarda savaş anlamına gelecek karar alması zor." Olaya NATO açısından bakıldığında ise Dışişleri şu değerlendirmeyi yapıyor:
"NATO içinde de aynı zorluk var. Ülkelerin görüşleri farklı. Ayrıca NATO kararıyla hareket edilmesi halinde Türkiye açısından avantajları kadar sakıncaları var. Örneğin o zaman bir İzlanda çıkıp şunu öyle değil böyle yapalım, diyebilir. İşler karışabilir."
Tabii, Dışişleri’nin kastettiği aslında İzlanda değil, İngiltere. Diplomatik incelikle İzlanda örneği veriliyor ama asıl mesaj, Türkiye topraklarına konuşlanması veya geçişi istenmeyen İngiltere’nin NATO şemsiyesi altında bu hakkı elde etmesine sıcak bakılmadığı...