Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"ADALET Bakanı'nda adalet duygusu varsa" diyor Mehmet Ağar, "bu fezlekeyi geri çevirir."
- Neden geri çevirsin?
- Böyle komik bir fezleke olmaz da onun için.
- Fezlekenin neresi komik?
- Savcı, Jandarma Laboratuvarının raporuna dayanarak fezleke hazırlamış. Ama, rapor fezlekeye esas olacak nitelikte değil.
- Neden?
- Çünkü, raporda, "Bu imza Mehmet Ağar'ındır" demiyor.
- Ne diyor?
- "Muhtemelen" Mehmet Ağar'ın olabilir, diyor. Rapor sonucu, "olabilir de, olmayabilir de" biçimindedir. Yani sonuç muğlaktır. Muğlak bir sonuç esas alınarak fezleke düzenlenmez.
- Savcı bu görüşünüzü paylaşmıyor olacak ki, fezlekeyi düzenledi.
- Aksine. Tabii, savcı beyanat veremiyor. Ama bana ulaşan bilgilere göre, baskı altında olduğunu ifade ediyormuş.
- Nasıl bir baskı?
- Özellikle medyanın baskısı söz konusu. Baskı olmasa, bir savcı sonucu kesin olmayan rapora göre fezleke düzenleyemez. İşte Adalet Bakanı, bunu değerlendirmeli. Eğer o da baskı altında değilse, fezlekeyi geri çevirmeli.
Ağar bu arzusuna akşama kavuşuyor. Dün akşam saatlerinde Adalet Bakanı Şevket Kazan, Ağar'ın beklediği gibi fezlekeyi geri çeviriyor.
- Siz, yardımcı olurum, demiştiniz.
- Onu yine söylüyorum. Ben dokunulmazlığın arkasına sığınacak adam değilim. Ama, fezlekenin sağlıksızlığını vurgulamak için "geri çevrilmeli" diyorum. Yoksa, bana göre, dokunulmazlığımın kaldırılmasına bile gerek yok. Çünkü ben, söz konusu belge tarihinde zaten Emniyet Genel Müdürü'yüm. Milletvekili değilim. Devletin resmen, yetkili organlarınca istenecek her yardımı yaparım.
- Sadece Köşk'te konuşurum, demişsiniz.
- Benim kastım, Cumhurbaşkanı nezdinde, bir terörle mücadele brifingidir. Yoksa, "Susurluk olayı"yla ilgili olarak Cumhurbaşkanı nezdinde konuşurum, demedim. O yanlış anlaşılmış. Benim konuşacağım terörle mücadeledir. Susurluk olayıyla ilgili Cumhurbaşkanı'na söyleyeceğim özel bir bilgim yok.
- Ama, "Çatlı'ya belge vermekle" suçlanıyorsunuz. Konu bu değil mi?
- Abdullah Çatlı, istihbarat örgütleri tarafından kullanılmış olabilir. Ama, bu tür adamların kullanılmasından Emniyet Genel Müdürü'nün, MİT Müsteşarı'nın haberi olmaz. O düzeyde muhatap olmazlar.
- İmzanın sahte olduğunda ısrar ediyorsunuz?
- Ben o kadar kafasız biri sayılmam herhalde. Niye öyle bir belgeye bizzat imza atayım. Birine attırırım veya sol elle atarım. Bir tedbir düşünürüm, herhalde. Belge sahte, mühür sahte, imza niye gerçek olsun?
- Cumhurbaşkanı'na konuşursanız, bunun içinde Çatlı olayı veya Söylemez'lerin iddiaları, size ve Sedat Bucak'a dönük suçlamalar, polislerin yer aldığı çeteler ve benzeri konular olacak mı?
- Ben sadece terörle mücadeleyi konuşurum. Bunlarla benim ne ilgim var? Söylemez kardeşlerle, Bucak'lar arasındaki kan davasından bana ne? Kaldı ki, bu sözünü ettiğiniz organizasyonları ortaya çıkaran benim. Valilere özel yazılı talimatlarım vardır. Söylemez çetesi de benim dönemimde ortaya çıkarıldı. Sedat Bucak'la ilgim de, bölgesinde PKK'ya karşı verdiği mücadele dolayısıyladır. Elbette bu mücadele nedeniyle destek olduk. Ayrıca, aynı partinin milletvekilleriyiz. Onun dışında aşiretler arasındaki kan davası beni ne ilgilendirir. Söylemez'ler iftira ediyorlar, bize karşı olmaları normal. Çünkü, iki kardeşleri Muş dağlarında, PKK saflarında geziyorlar.
- Size dönük suçlamalardan biri de Topal cinayetine karıştıkları öne sürülen üç polisi sözlü emirle İstanbul'dan Ankara'ya aldırıp, serbest bıraktırdığınız yönünde...
- Hiç alakam yok. Tersine İstanbul polisi, bunları Ankara'ya göndermek istemiş. İstanbul Emniyet Müdürü Yazıcıoğlu'nun `bunları Ankara'ya alın' diye talebi var. Benim böyle bir talimatım yok.
Ağar suçlamaların hiçbirini kabul etmiyor. Hakkında "yargısız infaz" yapıldığı düşüncesinde.
Ağar'a son olarak, "belgelerle konuşmak için neyi bekliyorsunuz" diye soruyoruz:
"Hukuku bekliyorum" diyor.
Bütün Türkiye'nin beklediği gibi...