Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Ankara’da sivil ve asker yetkililer yeni yıla kafalarının arkasında Irak sorunuyla girdiler. Yılbaşı gecesi dahil Irak sorunuyla ilgili çalışmalarını sürdürdüler. Türkiye, ABD’nin Irak’a yapacağı müdahalenin hem öncesi, hem de sonrasıyla ilgili olarak kafa yoruyor. Görüşmeler yapıyor, önerilerde bulunuyor, yapılan önerileri, iletilen talepleri değerlendiriyor. Ankara, hem operasyon öncesi, hem de sonrasıyla ilgili tutum belirliyor. Operasyon öncesiyle başlayalım. ABD’nin talepleri ve verilen yanıtlarla ilgili son durum şöyle özetlenebilir.
KEŞİF ÇALIŞMASI TIKANDI
ABD’nin havaalanları ve limanlarla ilgili olarak istediği keşif çalışması izni verilmiş durumda. Ancak, keşif çalışması tıkanmış görünüyor. ABD ve Türk subaylarının birlikte yapacakları havaalanı ve liman incelemeleri başlayamadı.
Bunun nedeni Türkiye değil, ABD.
Hükümet keşif çalışması izni verdi ama çalışmaların hukuku konusunda ABD ayak sürüyor. Türk tarafı, bu çalışma için Türkiye’ye gelecek ABD askerlerinin Türk hukukuna tabi olmasını istedi. ABD, bu isteği kabul etmedi. Bu askerlerin Türk hukukuna değil, NATO SOFA olarak isimlendirilen NATO hukukuna göre çalışmalarını talep etti. Bunu da Türkiye kabul etmedi. Ankara, Türk hukukunun geçerli olması konusunda ısrar ediyor. ABD, Ankara’nın bu önerisini kabul ederse veya bir orta yol bulursa çalışmalar ancak o zaman başlayacak.
Peki Ankara, Türk hukukunun geçerli olmasında neden ısrar ediyor?
Askeri yetkililerin bu soruya verdikleri ve ABD’li yetkililere de ilettikleri yanıt şu: "Yapılacak çalışma, bir NATO çalışması değildir. Bu nedenle NATO hukukunun uygulanması yanlış olur. Türk hukukunun geçerli olması gerekir."
Türk askeri yetkilileri bu yanıtta ısrar ederken, geçmişte yaşanan bazı olayları da anımsatıyorlar. Örneğin, Türk muhribi Muavvenet’in ABD uçak gemisi Saratoga tarafından vurulması. Güneydoğu’da bir Türk helikopterinin ABD’lilerce düşürülmesi ve Türk subaylarının ve erlerinin şehit olması. Bir İngiliz subayının Türk kaymakamı tokatlaması, bazı trafik kazaları ve Güney Kore’de yaşanan ırza geçme olayı gibi...

DAHİLİ GİYSİLERE TEPKİ
Bu örnekler de göz önünde tutularak Türkiye’ye gelecek ABD askeri personelinin Türk hukukuna tabi olmasında ısrar ediliyor. Bu sorunun çözümü, ABD’nin vereceği yanıta bağlı.
Ankara, bu konuda ABD’lilerin, "Biz ABD’liyiz isteğimizi yaparız" havasıyla dayatmacı bir tutum takınmasından rahatsız. Türkiye’nin muz cumhuriyeti olmadığı vurgusu, ABD’lilerin bu havasına verilmiş yanıt niteliği taşıyor. Ankara, güçlü ve köklü devlet geleneği olan bir ülke olarak ABD’li generallerin Ankara’yı ziyaretlerinde dahili kıyafet giymelerini bile yakışıksız ve kural dışı buluyor. ABD’li generallerin cephe kıyafetleriyle Ankara’da görüşmeler yapmasının nezakete uymadığı vurgusu yapılıyor. Başkentte cephe kıyafetleriyle dolaşmaları saygısızlık olarak niteleniyor.

Ankara Irak operasyonun sonrasıyla yakından ilgili. Musul - Kerkük bölgesinin, Türkiye açısından "kırmızı hat" niteliği taşıdığı anımsatılıyor. Bu nedenle, Musul ve Kerkük’te operasyon sonrasında sadece ABD askerlerinin kontrolü ele almaları veya bölgenin sadece Kürt gruplara terk edilmesinin kabul edilemeyeceği de ABD’ye iletilmiş durumda. Ankara, Musul - Kerkük bölgesiyle ilgili tutumunu şöyle ifade ediyor: Bu bölge, Bağdat yönetimine bağlı bir idareye sahip olmalı. Biz kontrol edelim demiyoruz, ama Bağdat dışında ABD veya Kürtlerin kontrolünü de kabul edemeyiz. Bunun için tarihi ve hukuki nedenlerimiz var. Biz de Musul - Kerkük’e girmeyiz ama başkaları da giremez. Girerlerse, Türkiye aktif tutum alır.

İSVİÇRE MODELİ UYGUN
Ankara, operasyon sonrasında Bağdat ve Kuzey Irak’ta ortaya çıkacak siyasi oluşumla da ilgili. Bölgede bir Kürt devleti kurulmasını müdahale sebebi sayıyor. Federasyon oluşumu da tercihi değil. Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması için "kantonal çözüm"ün daha uygun olacağını düşünüyor. Türkiye, Irak’ın yeniden yapılanması söz konusu olursa, İsviçre modeline yakın bir kantonal oluşumla Bağdat’ta merkezi yönetimin hakimiyetinin daha sağlam biçimde sağlanacağını düşünüyor.

HÜKÜMET DE DESTEKLİYOR
Federasyon yerine, merkezi idarenin ağırlığının daha güçlü olduğu bir yapılanmada Kürtlere ve Türkmenlere kantonlar verilebileceğini savunuyor.
Özellikle askeri kesimde kantonal çözümün Irak’ın bölünmesine engel olacağı ve BM’nin hedeflediği gibi toprak bütünlüğünün ileriye yönelik olarak da korunabileceği öngörüsü var. Bu yaklaşım, hükümet ve Dışişleri’nde de taraftar buluyor. Ankara, ABD’nin müdahalesi önlenemezse, askeri ve siyasi açıdan bölgede Türkiye’yle işbirliği yapmaya ve birlikte hareket etmeye mecbur olduğu kanısında. Bu kanıdan hareketle, Washington’un Ankara’nın analiz ve önerilerini dikkate almadan hareket etmemesi gerektiği mesajını veriyor.

*KANTON: Fransız devrimi döneminden kalma, malı ve özel yönetimi olmayan yönetim çevresidir. İsviçre kantonu, federal anayasa tarafından "egemenliği sınırlanmadığı sürece" egemen bir eyalettir. Her kanton yönetim bölümlerine, çevrelere ve komünlere ayrılır. Yasama gücünü ya kanton parlamentosu ya da her yıl toplanarak el kaldırma yöntemiyle yasaları ve bütçeyi kabul eden, hükümeti atayan halk meclisi yürütür. Yürütme gücü küçük meclis ya da devlet meclisinin sorumluluğundadır.