Yön Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ'un en çok vurguladıkları yönlerden biri mücadelenin hukuk içinde yürütüldüğü ve yürütüleceğiydi. Bunun, devlet olmanın gereği ve sorumluluğu olduğunu sık sık anımsattılar.Ancak komutanların verdiği örneklerden, bazı hukuki eksikliklerin mücadeleyi olumsuz etkilediği, hatta bu nedenle şehit verildiği anlaşıldı.Org. Başbuğ, bu durumu "Önleme aramalarında sorunlarımız var" diyerek özetledi. Eğirdir Dağ Komando Okulu turunda, PKK'nın yaptığı saldırı türlerini ve terörle mücadelenin nasıl yapıldığını gördük. Org. Başbuğ'un sözünü ettiği önleme aramalarındaki sorunlar neler?Org. Büyükanıt ve Org. Başbuğ'un vurgu yaptıkları konulardan biri "işbirlikçilerle mücadele" konusuydu. Bu mücadelede, aramalarda yetki sorunları bulunduğu anlaşıldı.Org. Başbuğ'un da üzerinde durduğu gibi konut, işyeri, kamuya kapalı alan ve araçların kapalı bölümlerinde güvenlik güçleri önleyici arama yapamıyordu. Asker ve diğer güvenlik güçlerinin ihtiyaç duyduğu yetki buydu.Bu alanlarda aramayı engelleyen, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'na 5681 sayılı kanunla eklenen, "Durdurma ve kimlik sorma" başlığını taşıyan 4. maddesinin (A/ç) fıkrasındaki şu hükümdü:"Polis durdurduğu kişi üzerinde veya aracında silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunduğu hususunda yeterli şüphenin varlığı halinde, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacına yönelik gerekli tedbirleri alabilir. Ancak bu amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya aracın dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılması istenemez." Eksik olan ne? Bu hüküm karşısında kendi sorumluluk bölgesinde Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu'nu da uygulayan jandarma, aracı durdurup kimlik sorabiliyor, aracın görünen yerlerine bakabiliyor ama kapalı bölümlerini; örneğin bagajını veya kamyonun kapalı kasasını arayamıyordu.Bu yüzden şehit bile verilmişti. Org. Büyükanıt şu örneği vermişti: Erzincan-Çağlayan yolunda, kapalı kasası arı kovanı yüklü kamyonun bu bölümü aranamamış, kovanların arasında gizlenen teröristler ateş açarak askerleri şehit etmişlerdi.Org. Başbuğ da şu örneği vermişti: Bir köyden çıkan ve güvenlik görevlilerince termal kamerayla saptanarak durdurulan üç kişi parkaların altındaki silahlarla askerleri taramışlardı.Aynı sorun konut ve işyerin için de geçerliydi. Söz konusu yasaya dayanılarak çıkarılan arama yönetmeliğinin hükmünü iptal eden Danıştay, "Yakalama ve gıyabi tutuklama kararı olsa bile özel hayat ve konut dokunulmazlığının ihlal edilemeyeceği"ne hükmetmişti.Danıştay'ın iptal kararıyla doğan boşluk, terör örgütü tarafından kullanılıyordu. Bagaja bakılamıyor Yetki yetersizliği konusunda Org. Yaşar Büyükanıt, 12 Nisan 2007'de düzenlediği basın toplantısında da şöyle çarpıcı bir örnek vermişti:"Bir yerde bir operasyon yapılıyor. Çok sert bir arazi. Bir terörist örgütten kaçıyor ve teslim oluyor. Orada operasyonu yürüten komutan, arkadaşımıza diyor ki, 'ben yuvalandıkları yeri biliyorum'. Alıyorlar bu teröristi, gidiyorlar. Teröristlerin ateşi başlıyor. İlk açılan ateşte yeri gösteren terörist hayatını kaybediyor. Şu andaki yasalara baktığımızda böyle bir olay vuku bulursa operasyonu yapan komutan mahkemeye gider. Çünkü yer gösterme diye bir şey yok. Neden yok? Yakaladığınız teröristi savcıya teslim edeceksiniz ama dağın başındasınız. Dağdan aşağı indireceksiniz, hemen savcıya göstereceksiniz. Böyle mücadele çok zor." fbila@milliyet.com.tr Yer gösterme sorunu