Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Nitekim, konuşması boyunca raylarda, sinyalizasyon sisteminde, çeken ve çekilen araçlarda bir eksik ve hata olmadığını söyleyerek bu konumunu güçlendirmeye çalıştı. Suçu ilan etti: Hız. Tabii, dolaylı olarak suçluyu da ilan etmiş oldu: Makinistler...Projede hata yok, altyapıda hata yok, üstyapıda hata yok, Bakanda hata yok, Genel Müdürde hata yok, makinistlerde var...Ulaştırma Bakanı, Pamukova faciasını ve sorumluluğu böyle özetledi!..Denenmiş, yerleşik hale gelmiş bir ulaştırma sisteminde bir sıradan kaza anlayışıyla konuyu ele alan kendi kendini akladı!..Bu yaklaşım kamu vicdanını tatmin eden bir yaklaşım değildir.Bu proje, Bakan döneminde geliştirilmiş ve uygulamaya konulduktan kısa bir süre sonra büyük bir faciayla sonuçlanmıştır. Suçlu ilan edilen "hız" bu projenin özüdür. Bu hızı sağlayacak sistemin kurulup kurulmadığı ise tartışmanın esasıdır. Bilim adamlarının ısrarlı itirazları ortadadır. Makinistlerin, bu trenlerde görev almaktan kaçtıkları, kaçındıkları bir gerçektir.Bilim adamlarının baskı görmeden, engellenmeden yapacakları inceleme, araştırma sonuçları ortaya çıkmadan, Bakanın kesin yargıya varıp personelini suçlu ilan etmesi güven zedeleyici bir adımdır. Öncelikle inceleme ve araştırmaların sağlıklı yürütülebilmesi ve sonuçlarının inandırıcı olması için Bakanın ve Genel Müdürün koltuklarını boşaltmaları gerekirdi. Sonuç, bir sorumlulukları olmadığı yönünde çıkarsa, yeniden görevlerine dönmeleri hakları olurdu. Ancak, istifa etmemek, bu konudaki çağrılara vicdanları kapatmak, siyasi ve idari yetkileri elindeyken, soruşturma istemek başlangıçta olayın araştırılmasına, soruşturulmasına gölge düşürecektir.Dikkat çeken bir yön de Ulaştırma Bakanının söylem değiştirmiş olmasıdır. 4 Haziran 2004 öncesi ve sonrasında "hızlandırılmış" hatta "hızlı" tren diye sunulan bu sefer, kazadan sonra isim değiştirmiş durumdadır. Ulaştırma Bakanı Yıldırım, dün Mecliste, kaza yapan trenin hızlandırılmış veya hızlı tren bir tarafa, "normal tren" bile olmadığını, "normal hızına yaklaştırılmış tren" olduğunu açıkladı. Bakanın bu ifadesine göre, demek ki, kaza yapan tren hızlandırılmış tren değil, normal trenden de daha alt kademede, normal hızını yakalamaya çalışan bir trenmiş!Kaza olunca, hızlandırılmış tren, normalden de yavaş trene dönüşmüş oldu!..Peki hangisi doğruydu?Kaza olmadan önce siyasi övünç vesilesi yapılan "hızlandırılmış tren" mi, yoksa kazadan sonra tenzil - i rütbeyle normal trenin de altına indirilen "yavaş tren" mi?Bu çelişki bile, trenden siyasi rant sağlamaya çalışanın, bizzat iktidar olduğunu gösteriyor. Kazaya kadar siyasi rant aracı olarak propagandası yapılan "hızlandırılmış tren" , kazadan sonra, "muhalefetin siyasi rant sağlamaya çalıştığı yavaş tren kazası."Bakanın bu savunma mantığı AKP milletvekillerince sık sık alkışlandı.Oysa kazaların hele hele Pamukova faciasının ne savunulacak ne de alkışlanacak bir yönü var.İdari ve siyasi sorumluluğun gereği yerine getirilmez, en azından soruşturmanın selameti için Bakan ve Genel Müdür istifa etmez; kazayı doğuran nedenler tek tek ortaya çıkarılıp gerekli önlemler alınamazsa, adına ne derseniz deyin, ne bu treni kullanacak makinist ne de seyahat edecek yolcu bulunur.AKPnin parmak çoğunluğuyla gensoruyu reddetmiş olması da ne bu garip tren projesini, ne de Bakan ve Genel Müdürü aklar. fbila@milliyet.com.tr Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım hakkında verilen gensoru önergesinin ön görüşmesinde savunmasını yaptı. Vicdani ve siyasi sorumluluk, Yıldırımın bu tür bir savunmayı istifa etmiş bakan olarak yapmasını gerektirirdi. Oysa bakanın savunma mantığı, olayda hiçbir sorumluluğu bulunmadığı esasına dayalıydı. İstifa etmeden savunmaya girişmesi de bunun göstergesi.