ABD nihayet ses verdi! Başkan Bush, İsrail'in çekilmesi gerektiğini söyledi. Şaron da Arafat'la görüşülmesine izin verdi. ABD Dışişleri Bakanı Powell'ın da bölgeye gideceği açıklandı.
Bu gelişmeleri nasıl okumak gerekli?
ABD'nin, İsrail'in Filistin'i işgali süresince takındığı tutum gösteriyor ki, Şaron yönetimi, operasyonu ABD'nin bilgisi, ilgisi ve desteğiyle başlattı. Yine tüm dünya biliyordu ki, İsrail'i durduracak ve diğer bir deyişle İsrail'e istediğini yaptıracak tek güç ABD'dir. Bu nedenle operasyon boyunca bütün dünya Şaron'dan çok ABD'ye çağrı yaparak, İsrail'in durdurulmasını istedi.
Ancak, ABD, olayı bir hafta seyrettikten sonra, ses verdi. Anlaşılan o ki, Washington, Dışişleri Bakanı Powell'ı gönderdiğinde İsrail de "operasyonunu" bitirmiş olacak. Bu bir anlamda Washington'un, Powell, bölgeye gelinceye kadar İsrail'e "ek süre" verdiğidir. Büyük olasılıkla, Powell gelinceye kadar İsrail'in işgali ve operasyonları sürecektir.
Yine bu süre içinde Arafat'ı "hiza"ya getirme baskıları da eksik olmayacaktır. Arafat, masaya zayıf ve düşürülmüş bir konumda oturtulmaya çalışılacaktır. İsrail eski Başbakanı Barak'la yürüttüğü pazarlığın çok daha gerisinden başlatılacaktır.
Tabii, bu duruma gelinmesinde Filistin lideri Arafat'ın hatalarının da payı olduğu söylenmelidir. Barak dönemini iyi değerlendiremediği ortadadır.
Filistinlilerin intihar eylemleri de, İsrail'in verdiği sert karşılık da aslında sorunun çözümüne katkıda bulunmadı. Ne İsrail son operasyonuyla İsrail'i daha güvenli bir hale getirmiş oldu, ne de Filistin intihar eylemleriyle sonuç alabildi.
Barış yolunda alınan bütün mesafe kaybedilmiş oldu. Yeniden başa dönüldü. Şiddet ortamı daha da beslendi. Bütün bölgede gerginlik arttı.
İsrail'den de sağduyulu sesler yükselmeye başladı. Eski Başbakan Barak'ın, "terör eylemleriyle Filistin dünya nezdinde haksız durumdaydı, ama son operasyonun ölçüsüz boyutları İsrail'i haklıyken haksız duruma düşürüyor, itibar kaybediyoruz" yaklaşımı bunlara iyi bir örnek. Ne var ki, iş işten geçti.
