Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, dünkü basın toplantısında, Türk tarafının tutumunu ortaya koyduğu gibi bazı eleştirilere de yanıt verdi. Bilgileri kamuoyuyla paylaştı.
Denktaş’ın açıklamalarıyla anlaşıldı ki, Kopenhag’a yapılan davet, Rum yönetiminin lideri Klerides’e "Kıbrıs Cumhurbaşkanı" sıfatıyla yapılan bir davettir. Ortada, KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş’a yapılan eş bir davet yoktur. Sadece, Kopenhag’a gelin ve Annan belgesini 13 Aralık saat 17.00’ye kadar imzalayın, dayatması yapılmıştır.
Denktaş, bu bilgileri önceki gün Çankaya’da yapılan zirvede de gündeme getirdi. KKTC Cumhurbaşkanı, Annan belgesinin bu haliyle imzalanması halinde 5 - 10 yıl içinde Kıbrıs’ta Türk kalmayacağını ve adanın tümüyle Rum kontrolüne geçeceğini de ifade etti. Denktaş, bu formüle imza atılması halinde, Girit’te olduğu gibi Kıbrıs’ta da sonucun adanın kaybedilmesi biçiminde olacağına dikkat çekti.
Çankaya zirvesinde, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş’ı destekleyen ve tezlerinin doğru olduğunu vurgulayan bir konuşma yaptığını söyleyebiliriz.
Zirvede, Kıbrıs konusunun ulusal niteliğine dikkat çekildiği ve Ankara ile KKTC’nin uyumlu bir politika izlemesinin önemine işaret edildiği de gelen bilgiler arasında.
Bu bağlamda varılan sonuç, 28 Şubat’a kadar Annan planı üzerinde müzakerelere devam edilmesi, bu belgenin Türk tarafının çıkarlarını ve güvenliğini sağlayacak bir içeriğe kavuşturulması için çaba gösterilmesi. Denktaş, görüşmelere hazır olduğunu zaten açıklamıştı. Zirveden sonra bunu yineleyen Denktaş şimdi BM’den görüşmeler için tarih verilmesini bekliyor. Eğer, Rum tarafı iyi niyet taşıyorsa, masaya oturacaktır. Oturmayacaksa, Kopenhag’dan da önce kararlaştırılmış bir planın aşama aşama uygulandığı sonucu doğacaktır. Aynı sonuç masaya otursa bile uzlaşmaya yanaşmaması halinde de ortaya çıkacaktır.
Bu durumda önemli olan 28 Şubat sonrasında ne olacağıdır?
Rum tarafının masaya oturmaması veya otursa bile 28 Şubat’a kadar bir uzlaşmaya yanaşmaması halinde Ankara nasıl bir politika izleyecektir?
Önemli olan bu sorulara 58. hükümetin vereceği yanıttır. Bu yanıt Denktaş’ın pazarlık gücü için de önemlidir. Daha önceki hükümetler zamanında, KKTC’yi yok sayarak Rum kesiminin AB’ye alınması ve ortak bir devlet kurulmaması halinde Türkiye ile KKTC’nin entegrasyonundan başka yol kalmayacağı dünya kamuoyuna duyurulmuştu.
58. hükümetin bu konuda ne düşündüğü belirleyici önem taşıyor. Kıbrıs Rum Kesimi’nin, biz nasıl olsa AB’ye girdik, bundan sonra Türkiye düşünsün, yaklaşımıyla hareket etmesi halinde Ankara’nın kararlı ve tutarlı bir tutum sergilemesi gerekiyor.
Kopenhag’da ortaya çıkan kararlar, "ver - kurtul" politikası izlense bile, AB’nin Türkiye hakkındaki düşüncelerinin değişmeyeceğini gösterdi.
Kıbrıs sorununa bu gerçek unutulmadan yaklaşılması ve KKTC’nin elinin güçlü tutulması şart.
Bütün kusuru Ankara ve Denktaş’ta arayan ve bu arayışı suçlamalara kadar vardıran Türk medyasının da Rum medyasına bir göz atması gerekiyor.