Anayasa Mahkemesi, üniversitelerde başörtüsü-türbanı serbest bırakmak amacıyla yapılan anayasa değişikliklerini iptal etti. AKP iktidarı, MHP’nin de desteğiyle Anayasa’nın 10. ve 42. maddelerini değiştirmişti. Ancak değişiklik Anayasa Mahkemesi’nden döndü.
AKP, bu arada kapatma davasıyla igili savunmasını da hazırladı. Anayasa Mahkemesi’nin türban değişikliğini iptal eden kararı ile AKP’nin kapatılması davası arasında ilişki kuruyor. Bu ilişkiyi AKP yönetimi de kurmuş olmalı ki, hükümet ve parti sözcüleri, ısrarla, iptal edilen 10. ve 42. madde değişikliklerinin türban değişikliği olmadığını savunuyorlar. Meslektaşlarımızın bu atıfla sordukları sorulara itiraz ediyorlar. Önce bir “düzeltme” yapıyorlar, “O maddelerde türban yazmıyor ki” diyerek söze girip soruyu sonra yanıtlıyorlar.
Doğru bir duruş değil
Hükümetin ve AKP’nin bu yaklaşımı gerçeği yansıtan doğru bir duruş değil. Anayasa değişikliklerinin bu amaçla yapıldığı zaten biliniyor. Eğer değişiklikler türban için yapılmadıysa başta Başbakan Erdoğan olmak üzere hükümet ve AKP sözcülerinin o kadar sözü nereye gitti? Ne için sarf edilmişti? Değişiklik süreci Başbakan Erdoğan’ın türban için “Velev ki siyasi simge olsa ne olur?” sözleriyle başlamış ve değişiklik yapılmıştı.
Şimdi aynı siyasilerin çıkıp, “Bu işin türbanla ilgisi yok, değişiklik metninde başörtüsü ve türban yazmıyor” demeleri en azından bir samimiyetsizlik taşıyor. Siyasi etiğe uymuyor.
AKP, üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasını savunuyor. Bunun için anayasa değişikliği de yaptı. Gerçek bu olduğu halde, “Öyle bir şey yok” söylemine geçmeleri ciddi bir tutarsızlık yansıtıyor. AKP, madem bu değişikliklere inanıyor, o zaman görüşünü savunmak yerine, “inkâr”a yönelmesini inandırıcı bulmak herhalde mümkün olmaz.
Gerekçe ortada
Oysa, değişikliklerin başörtüsü-türbanı serbest bırakmak amacıyla yapıldığı, maddelerin gerekçelerinde yoruma yer bırakmayacak bir şekilde yazılı.
Örneği genel gerekçede şöyle deniliyor:
“Yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafetlerinden dolayı bazı öğrencilerin öğrenim hakkının engellenmesi kronik bir sorun haline gelmiştir. Kurucusu ve üyesi bulunduğumuz Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerin hiçbirinde üniversite düzeyinde böyle bir sorun mevcut bulunmamaktadır. Buna rağmen ülkemizde uzun bir süredir üniversitelerde bazı kız öğrencilerin başlarını örtmede kullandıkları kıyafetler nedeniyle eğitim ve öğrenim hakkını kullanamadıkları bilinmektedir.”
Bu gerekçe ortada dururken, “Biz değişikliği türban için yapmadık” demek, ancak bir (U) dönüşü olarak tanımlanabilir.
Keza 10. madde değişikliğinin gerekçesinde şu yazılı:
“Üniversiteler de yükseköğretim hizmeti sunarken cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep, giyim, kuşam nedeniyle hizmetten yararlanan kişiler arasında ayrımcılık yapamazlar.”
42. madde değişikliğinin gerekçesi de şöyle diyor:
“Kanunun açıkça yasaklamadığı bir fiil, tutum veya davranıştan dolayı idare hiç kimseyi eğitim ve öğrenim hakkından mahrum bırakamaz. Buna rağmen ülkemizde bazı kişilerin yazılı olmayan sebeplerden dolayı yükseköğrenim hakkından mahrum bırakıldıkları bir gerçektir.”
Gerekçelerin hangi cümlesine bakarsanız bakın, değişikliklerin başörtüsü-türbanı serbest bırakmak için yapıldığı açıkça görülüyor. Ayrıca, Başbakan Erdoğan başta olmak üzere hükümet ve AKP sözcülerinin sözleri, taahhütleri ortada...
Hal böyleyken, Anayasa Mahkemesi’ne ve kamuoyuna, “Biz değişikliği türban için yapmadık, maddelerde böyle bir şey yazmıyor” demek, anlamsız bir savunma yöntemi olarak duruyor.