BAŞBAKAN Bülent Ecevit'in güvenilir kaynaklardan Apo'nun yeniden İtalya'ya dönebileceği yolunda haberler alındığını açıkladığı saatlerde, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'le görüşme olanağı bulduk ve sıcağı sıcağına sorduk.
"Evet" dedi, Cumhurbaşkanı Demirel, "Bana gelen haberler de aynı yönde. Döndü, diye değil de, büyük olasılıkla dönebilir, şeklinde haber geliyor."
Başbakan Ecevit ise, aynı yöndeki sorumuzu şöyle yanıtlıyor:
- Bize bu haber, İtalya'dan güvenilir bir kaynaktan geldi. İtalya'dan hiç mi çıkmadı? Bilemiyoruz. Güvenilir kaynak dediğim, gerçekten haber mi veriyor yoksa taktik mi yapıyor onu da bilemiyoruz. Çünkü bugüne kadar İtalya bize bu konuda hiç doğru haber vermedi.
Yeniden Cumhurbaşkanı'na dönüyoruz:
- İtalya yeniden Apo'yu barındırmayı göze alabilir mi?
- Bilemem. Ama durum ortaya koyuyor ki, bu caniyi hiçbir ülke barındırmak istemiyor. Hiçbir yerde barınamıyor. Bu, Türkiye'nin gücüdür. Komşu ülke olsun, uzak ülke olsun hiçbir ülke böyle birini barındırmak istemiyor. Çünkü, bütün dünya bunun cinayet şebekesinin başındaki cani olduğunu anladı.
- Suriye'den çıkarılmasının yanlış olduğu ve PKK'nın siyasallaşma gayretlerini artırdığı yolundaki eleştirilere ne diyorsunuz?
- Bu yaklaşım tümüyle yanlıştır. Suriye'de, bize 300 - 400 km. yakınlıkta, telsizin başında cinayetleri yönetmesi daha mı iyiydi? Bu düşünülebilir mi? Suriye'den çıkarılması ve gittiği yerlerde kalamaması, Türkiye'nin gücünü gösterir. Keşke Türkiye bunu daha önce yapabilseydi, geç bile kalındı demek mümkündür de, niye Suriye'de kalsaydı daha iyiydi demek mümkün değildir. Siyasallaşma meselesine gelince? Avrupa bu adamı bir şey sanıyordu. Bir hürriyet savaşcısı gibi görenler vardı. Sonra, çıka çıka bir cani çıktı. Bir terörist çıktı. İşte Avrupa'nın gördüğü budur. Artık Avrupa da, bütün dünya da biliyor ki, bu adam bir canidir. Bu tespit edildi. Bunun siyasallaşma çabalarına falan bir katkısı olmaz. Aksine ne oldukları anlaşılmıştır.
* * *
28 Ocak'ta yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı, 28 Şubat toplantısı gibi bir nitelik taşıyor mu?
Özellikle iki turlu seçimin gündeme gelmesini düşünerek, Cumhurbaşkanı'na bu soruyu yönelttik.
- 28 Şubat denilen, MGK'nın o tarihte aldığı 406 sayılı karardır. Bu karar hükümete bildirilmiştir. Ve bu kararları, 54. hükümet icraya koymuş, 55. hükümet devam ettirmiş, 56. hükümet de devam ettiriyor. Yeniden karar almaya da gerek yok. Bu bakımdan 28 Ocak - 28 Şubat gibi benzetme ve tartışma gayretleri de yanlıştır.
- İki turlu seçim MGK'dan kaynaklanıyor, yorumlarına ne diyorsunuz?
- MGK'da birçok konu konuşulur. Sonunda bir tebliğ yayınlanır. Kamuoyunun bilmesinde fayda görülen hususlar bir tebliğle duyurulur. 28 Ocak toplantısı sonrasında bildirilen hususlar arasında böyle bir konu yok. İki turlu seçim konusunu MGK ile bağlantısız düşünmek gerekir.
- 18 Nisan'a kadar yetişmesi mümkün mü?
- Yüksek Seçim Kurulu, mart ayına kadar kanun çıkarsa uygulayabiliriz diyor. Meclis'in bileceği iştir. Meclis isterse çıkar ve yetişir. Mesele ülkenin böyle bir düzenlemeye ihtiyacı olup olmamasıdır. MGK ile bağlantılı düşünmek yanlıştır. MGK lazım dediği bir konuyu, Meclis, lazım değil diye çıkartmayabilir. Veya MGK'nın lazım değil dediği bir konuyu da, Meclis, lazım diyerek çıkarabilir. Konuya böyle bakmak gerekir.
Cumhurbaşkanı Demirel'den aldığımız izlenim, 28 Ocak MGK toplantısından sonra kamuoyuna yansıyan "siyasette olağanüstü hava" yaklaşımına katılmadığı yönünde...
Yazara E-Posta: f.bila@milliyet.com.tr