Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Avrupa Birliği'nin Kürtçe konusundaki beklentileri ile Türkiye'nin atabileceği adımlar örtüşür mü?
Ulusal Program'ın tartışıldığı liderler zirvesindeki varılan ortak sonuç, böyle bir örtüşme olmayacağı yolunda. Zirveye katılan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel, Avrupa'nın beklentisinin, Kürtçeye standart bir dil niteliği kazandırılması olduğunu söylüyor ve hemen ekliyor:
"Avrupa Birliği'nin bizden kendilerinden daha ileri bir çözsüm beklemesi normal ve doğru değil. Avrupa'nın yapmadığını biz niye yapalım?"
Avrupa açıkça ifade etmese de, Kürtçe konusundaki eğitim ve yayın beklentisinde olanların dille siyasi hedefler arasındaki bağlantıyı ya görmediklerini ya da görmek istemediklerini veya gizlemeye çalıştıklarını vurgulayan Gürel şöyle diyor:
"Bizim yaklaşımımız şu: Türkçe dışındaki gündelik diller, lehçe ve ağızlarla ilgili olarak bir uğraş niteliğinde ders saatleri dışında çalışmalar yapılabilir. Türkçe dışındaki diller, yaklaşımı, sadece Kürtçeyi değil bu tanıma giren bütün lehçe ve ağızları da kapsar. Ancak özel olarak Kürtçe vurgusuyla ve onu bir standart dil haline getirmeye dönük çabalarla siyasal hedefler taşıdığını unutmamak gerekir."
Gürel; Fransa'da, Brötancanın, Fransızcanın bir lehçesi olarak değerlendirildiğine işaret ederek, "Avrupa Birliğinin. Avrupa ülkelerinin yapmadığını bizden beklemesi çelişkidir" diyor. Gürel, Kürtçe konusunda standart bir dil yaratmaya çalışmanın Türkiye'de ulusal bütünlük ve egemenlik açısından taşıyacağı sakıncayı şöyle özetliyor:
"Dille ulusal bilinç arasındaki bağlantı etnik milliyetçiliği körükleyen bir unsur niteliği taşır. l8. yüzyılın sonlarında, 19. yüzyılın başlarında gelişen milliyetçilik akımlarının güçlenmesinde en önemli etkenlerin başında dil, edebiyat ve kültür görülmektedir. Ortak, standart bir dil yaratma gayretleri bu nedenle yoğunlaşmıştır. Oysa Türk ulusu ırksal bir yoruma dayanmaz. Ortak geçmiş ve ortak geleceğe sahip insanların tümü Türk ulusunu oluşturur. Bu nedenle Türkçe dışında bir standart dil yaratılması, eğitim ve yayınla desteklenmesi, Türkiye'nin egemenlik alanında, dilden hareketle ayrı bir egemenlik alanı kurulması amacına hizmet eder ki, bunun kabul edilmesi de mümkün değildir."
Bakan Gürel, Avrupa'yı şöyle eleştiriyor:
"Avrupa, başka ülke vatandaşlarının bile kendi dillerinde eğitim ve yayın hizmeti almalarına engel olduğuna göre, Türkiye'den kendi vatandaşları arasında farklı dil, lehçe ve ağızları standart dil haline getirilmesini istemesi üzerinde düşünülmesi gereken bir yaklaşımdır. Avrupa'da Türk vatandaşlarının Türkçe eğitim ve televizyon yayını almalarını engelleyen Avrupa ülkelerinin Türkiye'den kendi egemenlik alanını bölmeye hizmet edecek adımlar atmasını beklemesi gerçekçi değildir."
Anlaşılıyor ki, Ankara, bu konuda, Gürel'in çizdiği sınırın ötesine geçecek bir adım atmaya niyetli değil. Avrupa'nın açıkça ifade etmese de Kürtçe konusundaki beklentilerine, "dil, ulusal bilinç ve egemenlik" ilişkisini esas alarak yaklaşan Ankara, bu duruşunu sürdürecek.