Yön Tuğluk, Meclis'te izleyecekleri siyasetin "omurgası"nı oluşturacak çizgiyi şöyle tanımlıyor:"Kürt sorununda ilk elden yapılması lazım gelen şiddetin durdurulması ve bir yol haritası oluşturularak silahların tümden bırakılması Meclis siyasetimizin omurgasını oluşturacak. Bunu yaparken adil oluşturulacak yeni hukuka bağlı ve o çok speküle edilen taraf meselesinde özenli davranma gayreti içinde olacağız."Tuğluk, makalesinde, "Farklılıklara evet, ayrılıkçılığa hayır" sloganını da kullanıyor, "birlikte çözüm" öneriyor.Makalenin bütününde Tuğluk'un, sözcükleri, "dikkatle" seçtiği, bir mesajı ise üstü örtülü, yoruma muhtaç ifadelerle verdiği görülüyor.Örneğin Meclis politikasının "omurgası"nı oluşturacak çizgiyi ifade ederek bu gayrete dikkat çekiyor."Silahların tümden bırakılması", "adil, yeni oluşturulacak hukuka bağlı" ifadeleri gibi...Tuğluk'un bu ifadelerinin açılması ve netleştirilmesi gerekiyor:"Silahların tümden bırakılması"yla ne kastedildiğinin açıklığa kavuşturulması gibi. Çünkü, daha yakın zamana kadar DTP sözcülerinin bu konudaki yaklaşımları "PKK'nın ve TSK'nın aynı anda silah bırakması" biçimindeydi.Tuğluk bunu mu kastediyor, yoksa PKK'nın kayıtsız şartsız silah bırakmasını mı?"Yeni hukuk"tan kastedilen nedir?Bu noktanın da açılması lazım...Acaba Tuğluk'un kastettiği yine PKK ve aynı çizgideki parti ve kuruluşların talep ettikleri gibi, "iki uluslu yeni bir anayasa" mı, yoksa, PKK için istenilen genel af yasası mı, yoksa daha başka bir hukuk mu?Tuğluk'un üstü örtülmüş, yuvarlanıp geçilmiş ifadeleri için daha genel anlamda sorulması gereken soru şu:"DTP, PKK çizgisi ve kontrolü dışında yeni bir politika oluşturacak mı, yoksa, İmralı ve Kandil'de belirlenecek politikaları, bu kez kendi TBMM dahil meşru zeminlerde mi yürütecek?" DTP'nin eski Genel Başkan Yardımcısı ve bağımsız milletvekili adayı Aysel Tuğluk, Radikal'de yayımlanan makalesinde TBMM'de izleyecekleri çizgiyi açıkladı. Kendilerini, "demokrasi hedefli ciddi bir muhalefete hazırlarken" birden "iktidar ortağı" tartışmalarının içinde bulduklarını anımsatan Tuğluk, şöyle diyor:"AKP'yi tek başına taşıyamayan-hazmedemeyen sistemin, bizlerin de içinde olacağı bir Türkiye siyasi iktidarına yönelik sadece muhtırayla yetinmeyeceğini de beklemeyelim 'derin' bir hissiyatla."Tuğluk, "derin hissiyat" dediği, bir AKP-DTP iktidarı olursa, ülkede darbe olacağı iması taşıyor. Bu ifadeden, söz konusu "hissiyat" olmasa, DTP açısından bir AKP-DTP koalisyonunun sakıncası yok mesajı da çıkıyor, kendiliğinden... Tuğluk'un darbe iması Peki durum AKP cephesinden de aynı görülebilir mi?Başbakan Erdoğan, "Kürt sorunu vardır ve daha fazla demokrasiyle çözülecektir" sözleriyle Diyarbakır'ı da ziyaret ederek başlattığı çıkışın arkasını getirmedi, getiremedi.AB ve Kuzey Irak'taki Kürt liderler tarafından alkışlanan bu çıkıştan kısa süre içinde geri adım attı. Seçim sürecinde tam aksi bir söyleme yöneldi.Demek ki Erdoğan, böyle bir çıkışı sürdürmenin siyasi maliyetini gördü ve taşıyamayacağına karar verdi.22 Temmuz'dan sonra da AKP desteğe ihtiyacı olsun veya olmasın böyle bir yakınlaşmaya girmeyecektir.AKP'nin cumhuriyetin temel direği olan laiklik ilkesiyle sorunlu görünmesi, "tek ulus, tek devlet, tek bayrak"la sorunlu DTP'yle birlikte hareket etmesine yetmez...Erdoğan'ın bunu gördüğü açık...DTP'ye gelince..."PKK'nın cephe örgütü" görüntüsü içinde meşru zeminlerde mücadele etmesi işin özünü değiştirmez...DTP, PKK'ya ve teröre karşı tavır alamaz.Bu nedenle de "inandırıcılık" sorununu aşması kolay olmaz. fbila@milliyet.com.tr AKP ve DTP