Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye’de birçok gelişme gibi DYP kongresi de Kopenhag zirvesinin gölgesinde kaldı.
Bütün Türkiye ve medya da Kopenhag’a kilitlendiği için DYP’deki gelişmeler, kongre hazırlıkları gündemin üst sıralarına çıkamadı.
Kopenhag gölgesi olmasaydı, kuşku yok ki, Türk siyasi yaşamının temel akımlarından birini temsil eden ve Meclis dışında kalan DYP kongresi üzerine projektörler çevrilmiş olurdu.
Tansu Çiller açısından bakıldığında, dünkü kongrenin iyi bir uğurlama töreni olduğu söylenebilir. DYP delegeleri ve salonu dolduran sempatizanlar, duygusal yönü ağır basan bir ortam içinde Çiller’i ayakta ve alkışlayarak uğurladılar.
Kongredeki bu atmosferde, Çiller’in, 3 Kasım seçim yenilgisinin sorumluluğunu üstlenmesi ve genel başkanlığı bırakmaya karar vermesinin etkisi kuşkusuz büyük.
Çiller, duygusal yönü ağır basan bir konuşma yaptı. Delegelere veda ederken gözyaşlarını tutamadı. Çiller’in gözyaşları, salonu da hüzünlendirdi, duygulandırdı. Özellikle bayan DYP’liler Çiller’le birlikte ağladılar.
DYP, Tansu Çiller’e olgun bir uğurlama yaptı.
Çiller’i uğurlarken, DYP, yeni liderin kim olacağı konusunda da karar vermiş görünüyordu. Hem kongre salonundaki hava, hem de Başkanlık Divanı’nın seçimi, delegelerin yeni liderliğe Mehmet Ağar’ı seçtiklerini gösteriyordu. Ağar’ın desteklediği Nevzat Ercan’ın, diğer aday İlhan Kesici’nin adayının iki katı oyla seçilmesi en önemli göstergeydi.
Çiller’in liderliğindeki DYP, kıl payı bir farklı yüzde 10 barajının altında ve Meclis’in dışında kaldı. Kıl payı farklı barajı geçip Meclis’e girmiş olsaydı da, bu başarı sayılamazdı. Türk siyasetinin en köklü akım ve partilerinden biri olarak DYP’nin yüzde 10’un az altında veya üstünde oy alması başarı olarak görülmezdi.
Yeni dönemde DYP’nin 3 Kasım seçim sonuçlarını ve 1993’ten bu yana oy desteğinin sürekli düşmesinin nedenlerini analiz etmesi gerekiyor. Özellikle, muhalefet partisi olmasına karşın 3 Kasım seçimlerinde iktidar partileri gibi cezalandırılmış olmasının nedenlerini gerçekçi ve kompleksiz olarak ortaya koyması gerekiyor. Bunu bahane üretme anlayışıyla değil, samimi olarak yanlışları ortaya çıkarmak için yapmalı.
Aksi halde, merkez sağın altındaki toprağın neden oynadığını anlamak mümkün olmaz.