Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye'nın adaylığı ilan edildikten sonra Ankara'yı kaplayan sessizlik hem Helsinki'yi, hem de Washington'u kaygılandırıyor.
Öğlen saatlerinden itibaren bekleyişe geçen Helsinki Ankara'dan bir türlü, "kabul" yanıtını alamıyor.
Bu sürede Ankara metni incelemeye alıyor. Sözcük, sözcük inceleniyor.
Sessizliği Başbakan Ecevit'in kalem kalem çıkardığı tereddütleri Helsinki'ye bildirmesiyle bozuluyor.
Başbakan Ecevit'in bildirdiği tereddütler üç noktada toplanıyor:
1- Metinden, adaylar arasındaki uyuşmazlıkların genel olarak Lahey Adalet Divanı'na 2004 yılına kadar götürülmesi gerektiği sonucu çıkıyor. Biz metni böyle anlıyoruz. Metnin maksadının bu olduğu doğru mu?
2 - Metinden, Kıbrıs'la ilgili görüşmeler sürerken Güney Kıbrıs'ın AB'ye alınabileceği anlamı çıkarıyoruz. AB'nin metindeki kastı bu mudur?
3 - Metinde, Ege'deki sorunların çözümünün Türkiye ile AB arasında üyelik müzakerelerinin başlaması için bir önkoşul olduğu iması seziliyor. Metnin böyle bir amacı var mı?
Ve Ecevit, bu sorularına, "eğer metin bizim anladığımız manaya geliyorsa" kaydıyla," Ankara'nın tutumunun olumsuz olabileceği" mesajını da ekliyor ve Ankara yeniden sessizliğe gömülüyor.
Ecevit'in bu tarihi sorularına ilk yanıt Finlandiya Başbakanı Liponen'den yazılı olarak geliyor. Liponen'in tarihi faks mektubu Ecevit'in bütün tereddütlerini yanıtlıyor:
1- Metinde geçen 2004 tarihi Lahey Adalet Divanı'na başvurmak için son tarih değil, uyuşmazlıkları AB Konseyi'nin ele alması için son tarihtir. Kaygılandığınız biçimde bir amacı yoktur.
2- Kıbrıs'la ilgili paragrafta, görüşmeler sürerken Kıbrıs'ın AB'ye alınacağı kastı yoktur, kastedilen AB'nin o gün koşulları gözden geçireceğidir.
3- Türkiye ile üyelik müzakerelerinin başlaması için Ege sorunlarının çözümü bir önkoşul olarak zikredilmemiştir. Bu konuda da kaygı duyulması yersizdir. Üyelik müzakereleri normal sürecinde başlayacaktır.
Finlandiya Başbakanı Liponen'in Helsinki kararının "resmi eki" niteliğindeki bu evrakı Ankara dosyasına koyduktan sonra yumuşuyor.
Başbakan Ecevit, bu arada kendisini telefonla arayan ABD Başkanı Clinton'a da Helsinki'ye ilettiği kaygıları iletiyor ve bu kaygılar giederilmedikçe olumlu tavır almasının zor olacağı mesajını veriyor.
Keza aynı düşüncelerini, yine kendisini telefonla arayan Almanya Başbakanı Schöder'e de söylüyor.
Bakanlar Kurulu'na girmeden önce Helsinki'den resmi güvence alan Ecevit'in "olumlu karar" oluşturmasında Cumhurbaşkanı Demirel'in de katkısı oluyor. Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, Demirel'i telefonla arıyor ve metnin Türkiye açısından olumlu olduğunu vurguluyor. Demirel de Chirac'a hükümete "olumlu bakın" mesajı vereceğini söylüyor.
Bakanlar Kurulu'na detaylı bilgi veren Başbakan Ecevit, konuyu tartışmaya açıyor.
Bu koşullarda Helsinki kararının kabul edilmesi kararlaştırıyor, ancak, Başbakan Ecevit'in Solana ile yapacağı görüşmeden sonra, Ankara'nın Kıbrıs konusundaki tutumunun değişmeyeceğini vurgulaması ve Helsinki'ye iletilen tereddütler ile gelen güvenceleri açıklamasına karar veriliyor.
Bu aşamalardan sonra Ecevit, Helsinki yolculuğunun hazırlıklarına başlıyor.


Yazara E-Posta: fbila@milliyet.com.tr