Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye, temiz, şaibesiz bir seçim gerçekleştirdi. Yüzde 10’luk barajın seçmen iradesini Meclis’e tam yansıtmayışı, AKP’nin aldığı oyla orantısız bir şekilde sandalye sahibi olması sonucunu doğurdu.
Seçmenin yarıya yakınının tercihi parlamentoda yok. Bu sorun bir kenara bırakılırsa, seçimden sonra karşılaşılan en önemli sorun başbakanlık konusu oldu. Seçimde yüzde 34.5 oy almış ve 363 miletvekili çıkarmış AKP’nin lideri başbakan olamıyor. Onun yerine bir başka AKP miletvekili başbakan olacak.
Bu iki yönlü bir sorun kaynağı...
Birincisi, seçmenin yasaklı olmasına karşın Tayyip Erdoğan’a verdiği oy. Bunun anlamı AKP’ye verilen yüzde 34.5 oy desteğinin başbakan olarak Erdoğan’ı görmek istediği. Buna karşın Erdoğan başbakan olamayacak. AKP’nin yaptığı oy patlamasında Erdoğan’ın payı yadsınamaz.
İkincisi, başbakan olamayacağı için Erdoğan, hükümet icraatından doğrudan sorumlu olmayacak. Seçim sonuçlarına baktığınızda, halkın Erdoğan’ı başbakan olarak görmek istediği, Erdoğan’ın da bu siyasi sorumluluğu üstlenmesi gerektiği ortaya çıkıyor. Halk Erdoğan’ı seçti. O halde Erdoğan da elini taşın altına koyabilmeli. Siyasi sorumluluğu başbakan olarak üstlenebilmeli.
Tabloyu gerçekçi yorumlayan üst düzey devlet yöneticileri, anayasal kurumların yetkilileri bu görüşü paylaşıyorlar.
Siyasi gerçek bu ama ortada hukuki engeller var. Anayasamıza göre başbakanın milletvekili olması gerekiyor. Dışarıdan bakan olmak için de milletvekili seçilme yeterliliği aranıyor. Erdoğan şimdilik bu iki koşulu da taşımıyor.
Peki bu engeller kaldırılamaz mı?
Bunun için Anayasa’nın 76 ve 109. maddeleri ile Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 11. maddesinin değiştirilmesi gerekiyor. Bu değişikliklerle, başbakanın milletvekili olması koşulu ve milletvekili olmak için de TCK’nın 312/2 maddesinden hüküm giymemiş olmak koşulunun kaldırılması gerekiyor.
Erdoğan’ın başbakan olarak siyasi sorumluluk üstlenmesi ve halkın siyasi tercihinin yerine getirilmesi için bunların yapılması gerekiyor.
Tabii o zaman da ortaya başka iki sorun çıkıyor...
Birincisi bir kişi için Anayasa ve yasaların değiştirilmesi, başka ifadeyle kişi için yasa düzenlemesi yapılması...
İkincisi, sistemde gedik açılması. Ve bu gedikten ileride herkesin girmeye kalkışması ve başbakan olmak için seçilmiş olmanın anlamsız hale gelmesi.
Bu iki noktada ciddi zorluk ortaya çıkıyor.
Bu zorluğun sistemi zedelemeden, kalıcı gedikler açılmadan aşılması mümkün mü?
Siyasi gerçeği görenlerin buna kafa yorduklarını söyleyebiliriz.