Başbakan Erdoğan konuşmasında, YÖK Başkanına, üniversite rektörlerine, Genelkurmay Başkanlığına ve medyaya yanıt verdi.Başbakan, uzlaşmanın mutlaka kurumlar arasında olması gerekmediğini, esas olanın "vekaleti veren milletin uzlaşması" olduğunu vurguladı. Bu sözleriyle, YÖKle, üniversitelerle, Genelkurmayla, medyayla uzlaşmanın önemli olmadığı mesajını verdi. Başbakan Erdoğanın kullandığı mantık, "En çok oyu alan partim olduğuna göre, yapacağımız düzenlemeler konusunda seçmen çoğunluğunun mutabakatı vardır" yaklaşımına dayanıyordu.Bu, demokrasi anlayışı bakımından tartışılması gereken bir yaklaşımdır.Demokrasi, çoğunluk tahakkümü değildir. Azınlığın haklarının da korunduğu bir rejimdir. Böyle olduğu içindir ki, iktidar denetime tabidir, güçler ayrılığı ilkesi vazgeçilmez bir ilkedir, millet adına egemenliğin kullanılması tek başına siyasi organa (hükümete) bırakılmamıştır.Yargı ve yasama, yürütmeden (Cumhurbaşkanı ve hükümet) bağımsızdır ve onu denetlemekle görevlidir. Ayrıca işlevleri bakımından tümüyle siyasi otoritenin yönetimine bırakılmayan özerk kuruluşlar bulunması da bir diğer demokrasi önlemidir. Örneğin üniversiteler gibi...Demokratik yönetim uzlaşma esasına dayanır. Hukuki denetime açıktır.Böyle olduğu halde, sadece oy ve milletvekili çokluğuna dayanarak, "Milli iradeyi temsil ediyorum, her istediğimi yaparım, Meclisin verdiği karar neyse doğru olan odur" gibi bir yaklaşım demokratik değildir. Meclis, egemenliğin kullanıldığı yetkili organlardan biridir. Aldığı kararların geçerliliği, Anayasaya uygunluğu halinde geçerlidir. Aksi halde iptal edilir. Bu güçler ayrılığının bir denetim mekanizmasıdır.Bu itibarla hiç uzlaşma aramayan, diğer Anayasal organların görüşlerini, baskı gruplarının taleplerini dikkate almayan bir yaklaşımda demokrasiyi anlama sorunu var demektir.Eğer Başbakan Erdoğanın dünkü konuşmasında ortaya koyduğu, egemenlik ve demokrasi anlayışı doğru olsaydı, o zaman, demokrasilerde bağımsız yargıya, yasama denetimine, özerk üniversitelere, yürütme organının etki alanı dışında tutulan diğer Anayasal organlara, sivil toplum kuruluşlarına gerek olmazdı...En çok oyu alan, ülkeyi istediği gibi yönetirdi.Tabii bu da demokrasi olmazdı...Başbakan Erdoğanın sergilediği bu tavırdan sonra ne olur?Anlaşılıyor ki, Başbakan, YÖK tasarısının AKP Grubunca Meclisten geçirilerek yasalaşmasını istiyor. Bu konuda kararlı. Başbakanı ayakta alkışlayan AKP Grubu tasarıyı kısa sürede yasalaştıracaktır. Bu aşamadan sonra Cumhurbaşkanı devreye giriyor. Cumhurbaşkanı, yasayı veto edebilir. Eğer, Başbakan dün sergilediği tutumu değiştirmezse, veto edilen yasa Meclisten ikinci kez aynen geçirilecektir. O zaman Cumhurbaşkanı yasayı imzalamak zorundadır. Ancak, yasayı imzalamakla birlikte Anayasa Mahkemesine iptal davası açma yetkisi de bulunmaktadır.Bu prosedür izlenirse son kararı yargı verecektir.Hükümetin, Anayasanın eşitlik ilkesine uygun bir düzenleme yapıp yapmadığı o zaman anlaşılacaktır... fbila@milliyet.com.tr Başbakan Erdoğan, YÖK tasarısıyla ilgili eleştirilere dün yanıt verdi. Başbakanın konuşması, YÖK tasarısını yasalaştırmakta kararlı olduğunu gösterdi.