Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ARKADAŞIMIZ Ayhan Aydemir'in ortaya çıkardığı bir imza skandalı büyük tepki uyandırdı. Ayhan'ın geçtiğimiz Cuma günü Milliyet'in manşetindeki haberi "Bir imzayı esirgediler" başlığını taşıyordu. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, Güneydoğu'da sakat kalan askerler için kurmakta olduğu vakfa Refahlı bakanlar geçit vermemişlerdi. Gazilerin rehabilitasyon ve bakımının yapılacağı merkezin vergiden muaf tutulması başvurusu, Refahlı bakanlardan geri dönmüştü.
Bu nedir? Hınç mı? Kin mi? Bu imza, askeri "cezalandırmak" için esirgeniyorsa, Türkiye'nin geleceğinde uzlaşma ve yumuşama değil, çatışma ve kavga var demektir.
Bu imzanın esirgenmesi, yurt savunması uğruna kolunu, bacağını kaybeden evlatlarımızın tedavisini engellemekle kalmaz. Güvenlik güçlerinin dağda, bayırda terörle mücadele azmini de kırar. Devletinin, hükümetinin, bakanlarının kendisine destek değil köstek olduğunu gören askerin, polisin direncini de azaltır.
Refahlı ya da başka partili, herkesin çocuğu olan askerin kopan kolu, bacağı üzerinde politika yapmak, telafisi mümkün olmayan, derin yaralar açacak bir ayıptır. Bu ayıptan bir an önce dönmekte yarar var.
Milliyet'te ve diğer gazetelerde 150 sivil toplum kuruluşunun ortak çağrısı yayınlandı. Başta Türk - İş, DİSK, TESK, ADD, ÇYDD gibi örgütlerin yer aldığı işçi ve esnaf konfederasyonları, meslek odaları, sanat örgütleri, dernekler, sendikalar ve vakıflardan oluşan, yüzlerce şubeyi barındıran sivil toplum kuruluşları, "Cumhuriyet'i, temel ilkeleriyle korumak için ülke çapında güç ve eylem birliği yaptıklarını" açıkladılar. Ve ilk olarak sekiz yıl kesintisiz eğitime destek verdiler.
Kuruluşların adlarına baktığınızda, "Türkiye", "Atatürkçü", "Çağdaş", "Devrimci" gibi sıfatları görüyorsunuz. Bu sıfatlar tümünün adında yazılı olmasa bile, kuruluşların ortak imzası, belli ki, Atatürk'ün hedeflediği "Çağdaş Türkiye."
Örgütlü sivil toplum, çağdaş Türkiye'nin temeli olmalıdır. Türkiye bugün demokratik, laik rejimini savunmak zorunda kalıyorsa, Türkiye'de demokrasi zaman zaman rayından çıkıyorsa, bu, Türkiye'de sivil toplum örgütlenmesinde geç ve geri kalındığı içindir. Meydan, profesyonel siyasetçilere bırakılıp tribünlere çıkıldığı içindir.
Türkiye Sivil Toplum Kuruluşları Birliği'nin çağrısına destek vermek, bu alandaki gecikmeyi kapatmak için kaçınılmaz bir görevdir.
Yıllardır kaynayan Balkanlar'ı adım adım izleyen Milliyet, Cumartesi günü çok önemli bir haberi daha duyurdu. Yazarımız Yalçın Doğan'ın imzasını taşıyan manşetimiz, Arnavutluk'ta Türk askerinin görev alacağı haberini veriyordu. Türk askeri böylece, Somali, Bosna, Filistin'den sonra Arnavutluk'ta da barış ve insani yardım için görev alıyordu. Haberini sürdüren Milliyet, Arnavutluk'ta alttan alta süren bir Türk - Yunan rekabetini de ortaya çıkardı.
İlginç olan, Arnavutluk konusunda da Türk hükümetinden çok Türk Silahlı Kuvvetleri'nin devrede olmasıydı. Anlaşılan, dış politika ve diplomaside de sivil otorite ortalarda görünmeyince, iş askeri otoriteye düştü.
Sivil otoritenin, iktidarın önde gelenlerine sormak gerek: Dış politikada skandal kokan ucuz kahramanlığın ve cahilce nutukların dışında ne yaptınız, ne yapıyorsunuz? Ve biliyor musunuz: Arnavutluk nerede?