Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BAŞBAKANLIK Teftiş Kurulu raporunda önemli bir saptama var. Buna göre, Türkiye'de Gladio türü özel bir örgüt yok.
Teftiş Kurulu bu sonuca MİT, Jandarma ve Emniyet'le yaptığı yazışma sonucunda varmış...
Teftiş Kurulu bu üç kuruma da, "bünyenizde resmen kurulmuş özel bir örgüt var mı?" yazılı sorgu göndermiş. Üç kurumun yanıtı da olumsuz.
Soru ve yanıtını biraz açalım:
Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun araştırdığı şu: Abdullah Çatlı ve benzeri kişileri görevlendiren resmi bir örgüt var mı, yok mu? Yılmaz'ın dile getirdiği "çete" iddiası, Gladio türü bir örgüt mü, değil mi?
Başbakanlıktan üst düzey bir yetkili alınan yanıtı şöyle yorumluyor:
"MİT'te, Jandarma'da ve Emniyet'te böyle bir örgütlenme yok. Ama, bazı güvenlik mensuplarıyla, dışarıdan bazı kişilerin gayri resmi işbirliği var. Bu işbirliği çerçevesinde devlet hiyerarşisi, otoritesi ve usulüne uygun olarak alınmış kararı olmadan resmi amaçlı işler yaptırılmış. Aynı işbirliği içinde özel çıkar sağlamayı amaçlayan faaliyetlerde de bulunulmuş."
Bu durumda "resmen" Gladio'muz yok ama, fiilen var...
Bunun sonucu olarak da, Yılmaz'ın gündeme getirdiği "çete" iddiası "münferit suçlar" çerçevesinde ele alınacak.
Resmen kurulmuş özel örgüt olmadığına ilişkin saptama dışında raporda dikkat çeken üç önemli nokta var:
Birincisi, Mehmet Ağar ve Sedat Bucak dışında üçüncü siyasi olarak Necdet Menzir'in suçlanması...
Başbakanlık Teftiş Kurulu, raporunda Necdet Menzir'i "görevini ihmal"le suçluyor. Yaşar Öz isimli bir kaçakçının "sahte kimlik, sahte silah ruhsatı" gibi evraklarla yakalanmasına rağmen Menzir tarafından dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın talimatıyla serbest bırakıldığını saptayan Teftiş Kurulu, bunu "görevi ihmal" olarak değerlendiriyor.
Menzir'in bu iddiaya tepkisi çok sert:
"Kendi pisliklerini kapatmak için zorlamayla, çamur atarak denge unsuru yaratmaya çalışıyorlar. Ben hemen dokunulmazlığımın kaldırılması için başvuruda bulunuyorum. Ben hazırım. Bana bu pisliği atanlardan siyaseten de, yargı yoluyla da hesap soracağım. Onlar da gelsin hesap versinler. Artık kamuoyunca gayet iyi bilinen pis işlerini kapatmak için şerefli insanlara çamur atmasınlar. Ben dört yıl emniyet müdürlüğü yaptım. Her günümü didik didik araştırdılar. Hiçbir şey bulamadılar. Ne için kurulduğu bilinen bu hükümetin emrinde zavallı bürokratlara, müfettişlere baskı yaparak iş yaptırıyorlar. Beni çevirmeye çalışıyorlar. Ama buna güçleri yetmez."
Raporda dikkat çeken bir diğer nokta, bazı savcı ve hakimler hakkında da soruşturma talebinde bulunulması. Başbakanlık Teftiş Kurulu Gaziantep Savcısı Akın Vural, Haluk Kırcı davasında polisleri beraat ettiren ve temyize başvurmayan İstanbul savcıları Sezgin Özdemir ve Kamil Hondu ile Yargıç Neylan Teke hakkında soruşturma açılmasını istiyor.
Üçüncü önemli nokta ise İstanbul'da öldürülen üç İranlıyla ilgili. Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun raporunda, "gizli servis"lerin işi olarak bilinen İranlıların öldürülmesi ile Baybaşin'ler arasında bağlantı kuruluyor.
Başbakanlık Teftiş Kurulu raporuyla denetim faaliyeti tamamlanmış sayılabilir. Bu raporla olayın "sanıkları" ve tanıkları" belirlendi.
Şimdi sıra yargıda...