Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın Harp Akademileri'nde yaptığı konuşma yeni dünya düzeni, kendi ifadesiyle ve daha doğru bir anlatımla - yeni dünya düzensizliği - nin iyi bir analiziydi.
Org. Büyükanıt, analizinde somut örnekler vermedi. Böylece konuşmasını daha teorik bir çerçevede tuttu. Tuttu ama konuşmanın her paragrafı aslında somut örneklere dayanıyordu. Özellikle son dönemde yaşadığımız olaylara.
İhtimal ki, Org. Büyükanıt, ülke ve olay sayarak yeni tartışmalara veya alınganlıklara yol açmak istemedi.
Ama hangi sözüyle hangi ülkeyi veya olayı kastettiği açıktı.
Örneğin dedi ki: Asimetrik tehdit, genel olarak güçsüzlerden güçlülere bir tehdit olarak bilinir ama günümüzde görünen birçok örnek de olduğu gibi "güçlüden güçsüze" asimetrik tehdit algılamasından söz etmek mümkündür.
Örneğin dedi ki: Güçlü ülkeler kendi ulusal çıkarları yönünde tanımladıkları tehdit algılamalarını güçsüz ülkelere dayatarak o ülkelerin ulusal çıkarlarına zarar verecek yaklaşımlar içinde bulunuyorlar.
Örneğin dedi ki: Güçlü ülkelerin daha az güçlü ülkeler üzerindeki önemli küresel yaklaşımları kendi politikalarını dayatma olgusudur ve bu dayatmalar ekonomik ve sosyal boyuttaki desteklerle güçlendirilmektedir... Ne gariptir ki, bazı gelişmiş ülkeler gelişmekte olan ülkelerde etnik farklılıkları istismar etme, sosyal gruplar arasındaki çatlakları büyütme ve sosyal istikrarı bozma istikametindeki sistematik politikaları, küreselleşme adı altında istismar etmeye çalışabilmektedirler.
Bu sözlere örnek bulmak kadar kolay ne olabilir? Örnekler o kadar taze o kadar yeni ki...
Irak olayı, güçlüden güçsüze asimetrik tehdidin, tehditten çıkıp işgale dönüşmüş hali değil midir?
Savaşın mimarlarından Wolfowitz'in, "Kimyasal silah işi bahaneydi, dünyayı ikna için yaptık" demesi, kendi ulusal çıkarları için politika dayatması değil midir?
ABD'nin Türkiye'ye, "üslerini ver, topraklarını aç, 60 bin askerimi geçireceğim, 200 küsur uçak konuşlandıracağım" demesi, Türkiye'nin çıkarlarını zedeleme pahasına kendi çıkarları için politika dayatması değil midir?
ABD'nin Türkiye'ye "topraklarını, limanlarını, havaalanlarını ver, ben Irak'a gireyim ama sen girme" demesi, Türkiye'nin tehdit algılamasını hiçe sayıp, sen de benim tehdit algılamamı algıla, kendininkini boş ver, demek değil midir?
"Bundan sonra tek centin bile yok" demek, istediği sonuçları alamayınca başta IMF olmak üzere borç - kredi kıskacını sıkıştırmak, dayatmanın ekonomik yönüyle güçlendirilmesi değil midir?
Türkiye'yi yıllardır etnik eksenli terörle boğuşturmak, yeni azınlıklar yaratmaya çalışmak, güçlü ülkelerin gelişmekte olan ülkeleri istikrarsızlaştırma politikası değil midir?
Birleşmiş Milletler'i hiçe saymak hiçbir uluslararası kurul ve kararı dinlememek güçlüden güçsüze doğru bütün dünyayı tehdit etmek değil midir?
Evet, öyledir...