Hoca'nın delileri

BAŞBAKAN Erbakan akıllılardan ümidi kesmiş, deli arıyor:
- Bize deli lazım, deli...
- Niye Hocam?
- Bir işi yapacaksan o işin delisiyle yapacaksın.
Başbakanlık Konutu'nda Hoca'yı dinleyen 30 kadar meslektaşımız arasından bir "üstadımız", Başbakan'ı anlamamıza yardımcı oldu:
- Yani Başbakan "işkolik lazım" demek istiyor.
"Üstadın" açıklaması içimize su serpti. Hani, "üstadın" zamanında müdahalesi olmasa, "Hoca, niye deli arıyor" diye kafamız takılacak...
Başbakan, rahatladığımızı görünce devamla, büyük projeleri anlatmaya başladı:
- İstanbul İkitelli'nin yanına bir uydu kent. Konya'nın yanına bir modern Konya daha... Ankara - İstanbul, Ankara - Konya hızlı treni. Hem de içinde çocuk bahçesi olan hızlı tren. Boğaza tüp geçit, Gebze'den bir köprü daha... Bütün bunlar için kanun çıkarıp, imar değişikliği yapacağız...
Hoca devam edecek ama, milli menfaatleri her şeyin, hatta gazeteciliğin üstünde tutmak gereken haller var. "Haberden de üstün" bir durum olduğuna karar veren aynı "üstad", dayanamayıp araya girdi:
- Hocam, müsaade ederseniz, ben arz edeyim...
- Tabii, buyrun...
- Şimdi, tabii bu müthiş. İmar yapacaksınız. Ne güzel. Harikulade. Fakat, acaba, şöyle yapsanız.. Yani, siz şimdi yapacaksanız, bir sene sonra değiştirecekler. Hani bence, yani, şöyle, 100 senelik filan yapsanız...
Hoca'nın vizyonu geniş... Geniş ama, işte vizyon vizyondan üstün.. Başbakan hafif şaşırmış kafasını sallıyor. O arada, acaba bu "asrın önerisi"ne ne yanıt verse diye düşünürken, Fehim Adak, Hoca'yı kurtarıyor:
- Bizden sonra kimse gelmeyeceği için 100 yıllık projelere gerek yok.
Neyse, Hoca bu vartayı da atlattıktan sonra meramını anlatmaya çalışıyor:
- Birinci kaynak paketinden 12 milyar dolar fiilen geldi.
Üstad meslektaşlarına dönerek olayın önemini vurguluyor:
- Çok güzel...
Hoca devam ediyor:
- 1997'nin ilk üç ayında 9 milyar dolar ilave para gelecek. Bu para 7 kalemden oluşacak.
Hoca, kalemleri sayacak ama, ne mümkün... "Üstad" yine dayanamıyor:
- Vallahi, bravo...
Hoca, kafayı sallayıp sözü kaptırmamaya çalışıyor:
- 1997 bütçesinde 13.8 milyar dolar borç ve faiz ödemesi öngörülmüştü. Ama, yeni kaynaklarla bu rakam 4 - 5 milyar dolar düşecek... Bütçedeki hesap yüzde 140 faize göre yapılmıştı. Faiz yüzde 80'e düşünce büyük tasarruf imkanı doğdu.
"Üstad" memnun:
- Müthiş Hocam, müthiş...
Hoca, sözü kesmiyor:
- Bir latife yapayım. Denk bütçeyi yine yapamadık. Çünkü bu sefer de fazla vereceğiz.
Bu saptama üzerine "üstad" memnuniyetini nasıl ifade edeceğini şaşırıyor:
- İşte bu kadar. Tabii fazla verecek. Hatta, ödemeler dengesi de fazla. Hocam, birkaç rakamla ben arz edeyim mi?
- Buyrun...
- Şimdi 1993'te milli gelir nedir? Bakın dolar o zaman 10 bin lira... 1995 şubat rakamında enflasyon kaç? Laleli'den yapılan ihracatın bavulu dikkate alınırsa, kişi başına milli gelirin geldiği nokta... Haliyle, iki bin beş yüz dolar ne olmuş oluyor? Rakamlarla izah edeyim dedim...
- Tabii... Evet. Teşekkür ederim.
"Üstadın" "yüksek ekonomi" bilgisi karşısında diğer ekonomi yazarları ve gazeteciler, bu arada ekonomiyle ilgili devlet bakanları ve Maliye Bakanı "pes" ederek, kendi aralarında sohbete yöneliyorlar. "Üstad" da, Hoca'ya "yeni açılımlar" sunuyor...
Biz de yanımızdaki Devlet Bakanı Fehim Adak'la cebir çalışıyoruz. Adak, ikinci dereceden bir fonksiyon çözmeye çalışıyor:
"X bir - iki, eşittir, eksi (b), artı - eksi, karekök, (b)kare - (4ac), bölü (2a)"
Adak'la, karekök içindeki sonucun eksi mi, artı mı olduğunu tartışıyoruz. Eksiyle eksinin çarpımının artı olacağı sonucuna vararak, köklerden birinin sıfır olduğunu buluyoruz...
"Üstad mı, Hoca mı bayılacak" diye beklerken meslektaşımız pes ediyor:
- Hocam, herhalde sahura kadar uyumak istersiniz.
Üstadın nefes almak zorunda olduğu son birkaç saniyeye sıkıştırılmış bir iki "haberlik" soruyla gece 01.00'de Başbakanlık Konutu'nu terkederken Hoca'ya hak veriyoruz:
- Gazeteciliği de delisiyle yapmak lazım!