Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yalova'da iskambil kâğıtları gibi çöken üç blokun altında üç can veren Gamze Hoca, sorumlulara verilen cezanın 50 YTL ve ertelenmiş 2'şer yıl hapis olduğunu öğrenince, duygularını böyle yansıttı. "Marmara depreminin üzerinden 7 yıl geçti ama bizim içimizdeki depremler hiç durmadı. 316 canın bedeli 50 YTL ve ertelenmiş 2 yılsa, bundan sonra da hiç durmayacak demektir" diye açtı içini... Başlık bana değil Gamze Hoca'ya ait. Gamze Unay (Aktaş) 17 Ağustos 1999 depreminde 15 yaşındaki oğlunu, annesini ve halasını kaybetmiş bir öğretmen... "Ateş düştüğü yeri yakar" sözü ne kadar doğruymuş. Marmara depreminde binlerce can yitirdik. Binlerce aile yerine konulamaz kayıplar verdi. Tarifsiz acılar içinde adalet aradı. Çocuklarını, annelerini, babalarını, eşlerini, kardeşlerini yitirmiş bu on binlerce insanı Türkiye çabuk unuttu. "Adalet" tozlanmış dava dosyaları içinde anlamını yitirdi, onlar için...Her duruşma, her "savunma" içlerindeki depremi tetikledi yıllarca... Umutlarını hep bir sonraki duruşma gününe ertelediler. Acıyla yaşamayı öğrendiler. Hatta bazıları o acıyı, kaybettiklerinden kalan bir parça diye sevdi bile... "Eğer yaşasaydı..." diye başlayan cümlelerle sevgiye sarmaya çalıştılar o acıyı...Marmara depreminin gözler önüne serdiği gerçek, Türkiye'de insan yaşamının ne kadar ucuz olduğudur. Kuralsızlığın kural olduğu, yapanın yanına kâr kaldığıdır. Binlerce aile Bir Veli Göçer'le, bir de deprem sigortasıyla hesabı kapattı Türkiye. İnşaat terörü sürüyor. Gecekonduların tepesine yıkılan kaçak disko duvarları, bir gece temeline kadar yapışan gecekondu apartmanlar, deniz kumundan çok katlı yazlıklar altında can vermeye devam ediyoruz. Bu rezalet altında kimleri yitiriyoruz kim bilir? Ne yetenekleri ne umutları ne gelecekleri kaybediyoruz?Adalet ararken can yitirmiş insanların karşısına bu gerçekler çıkıyor.İnşaat sorumluluğu inşaat sahibinin vicdanına, kamu denetimi görevlinin vicdanı ile cüzdanı arasına bırakıldığı sürece bu gerçekleri değiştirmek de çok zor. Tahsise, ruhsata, istihkaka rant paylaşım muamelesi olarak bakıldığı sürece yaşam hakkının kutsal sayıldığını söylemek mümkün mü?Marmara depreminde kâğıt gibi yıkılan binaları yapan, malzeme çalarak zengin olanlar bunun bedelinin ağır olduğunu görselerdi, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin "paragöz" diye nitelediği "uyanık"lar, kanserojen madde içeren yüzlerce varili bir gece vakti Gebze'ye gömerler miydi? Gelen geçen çöpünü Türk sularına bırakabilir miydi? Ulla İskenderun'a demirleyip pisliğiyle birlikte körfeze gömülebilir miydi?Hepsi oldu...Olmaya da devam edecektir.Biz bize sahip çıkıp bu kafayı değiştirmedikçe... fbila@milliyet.com.tr Adalet ararken