Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Cezaevlerindeki operasyonlarda yönetsel açıdan dikkat çeken birkaç yön var. Operasyonlarda polisin daha çok çevre güvenliği, dışarıdaki olaylarla ilgilendiği, cezaevlerine müdahaleyi ise jandarmanın gerçekleştirdiği gözleniyor. Tutuklu ve mahkumlarla teması ve müdahaleyi jandarma sağlamasına karşın, kamuoyuyla sivil otoritenin muhatap olmasına özen gösterildiği anlaşılıyor. İçişleri Bakanı Tantan ve Adalet Bakanı Türk, bu işlevi birlikte yürütürken, askerin geri planda kalmaya özen gösterdiği de dikkat çeken bir husus. Bu görüntünün hiç bozulmayışında olayla ilgili asker ve sivil kurumlar arasında iyi işleyen bir eşgüdüm sağlanmasının payı büyük.
Son olaylar cezaevi güvenliği, infaz koruma memurluğu, polis ve jandarma gibi kurumları yeniden gündeme getirdi. Cezaevleri yönetimi nasıl olmalı ve jandarma nasıl bir işlev üstlenmeli?
Jandarma Genel Komutanı Org. Aytaç Yalman, uzunca bir süredir "jandarma konsepti ve işlevleri" üzerinde çalışıyor ve projeler üretiyor. Org. Yalman, "demokrasi içinde jandarma" bakış açısıyla uluslararası bilimsel toplantılara katılıyor. Org. Yalman, aynı zamanda Avrupa ve Akdeniz Askeri Statülü Zabıta ve Jandarmalar Birliği (FIEP)'nin başkanlığını da yürütüyor. Birliğe Türkiye, Fransa, İtalya, Lüksemburg, İspanya, Fas, Romanya üye.
Jandarma Genel Komutanı Org. Yalman, 30 - 31 Ekim tarihlerinde Fransa'nın Strasbourg kentinde yapılan "Jandarma ve Demokrasi" konulu kolokyuma katıldı. Yapılan konuşmaları ve gözlemlerini de Jandarma Dergisi'nde özetleyerek meslektaşlarıyla paylaştı.
Org. Yalman, demokratik hukuk devleti anlayışı içinde, suçluları yakalayan ile infazı uygulayan kurumların aynı olmaması gerektiğini düşünüyor. "Jandarma ve Demokrasi" başlıklı yazısında bu görüşü şöyle özetliyor:
"Zabıta kendisine verilen görevleri hiç şüphesiz kanunlar çerçevesinde yapar. Ancak suçluları yakalamak ile görevli olanlar yargılama görevi yapamazlar. Bundan hareketle örneğin genel zabıtanın cezaevlerinin içerisinde görevli olmaması gerekir."
"Askeri statülü zabıta gücü"
konsepti içinde, cezaevlerinde jandarmanın görev yapmaması gerektiği kanaatinde. Cezaevlerinin infaz kurumları olarak Adalet Bakanlığı'nca yönetilmesinin doğal olduğunu vurgulayan Org. Yalman, jandarmanın cezaevlerinden çekilmesi için de bir proje geliştirmiş durumda. Avrupa Birliği ve çağdaş hukuk devletlerinin hiçbirinde cezaevlerinde jandarma bulunmadığına dikkat çeken Org. Yalman, Türkiye'nin de bu sisteme yönelmesi gerektiğini savunuyor. Jandarma Genel Komutanlığı'nın cezaevlerinde güvenliği sağlayacak özel zabıta kurulmasına yardımcı olabileceği ve iki yıl içinde bu sisteme geçilebileceğini düşünüyor.
Org. Yalman'ın bu yaklaşımında, Türkiye'nin Avrupa Birliği hedefi de etken. Demokratik yapı içinde sivil yönetimin önde ve etkin olduğu bir yapı ve görünüme Türkiye'nin de kavuşturulması gerektiğini özenle vurguluyor.
Org. Yalman, zabıta hizmetlerinde hareket noktası ve ekseninin "insan hakları" olması gerektiğini de vurgulayan yaklaşımını Jandarma Dergisi'ndeki yazısına da aktarmış durumda. "Meslek ahlakı" çerçevesinde uluslararası yaklaşımı şöyle aktarıyor:
"Zabıta görevini yaparken, insan hakkına saygılı olmalıdır. Çünkü zabıtanın asıl görevi bireyin haklarını ve özgürlüklerini korumaktır."
Jandarma Genel Komutanı, jandarma hizmetlerinde bu yaklaşımın hakim olması, bu konuda uluslararası ölçü ve standartların kullanılması gerektiğini yazısının başında, izlediği kolokyumun düşündürdüklerini neden paylaşmak istediğini açıklarken şöyle dile getiriyor:
"Çünkü dünya milletler topluluğu içinde layık olduğumuz yerde bulunmayı amaç edinmiş olan ülkemiz, Avrupa Konseyi'nin insan hakları mahkemesinin 62 kararı ile suçlu bulunmuş, ayrıca aynı Konsey'in, İşkencenin Önlenmesi Komitesi tarafından iki kere, Türkiye'de insanlara kötü muamele yapıldığı yolunda basın açıklaması ile bütün dünyaya kötü tanıtılmıştır."
Org. Yalman'ın jandarma için gösterdiği bu yaklaşım, Türkiye'nin bütün yönetsel yapısına ve kurumlarına hakim olmsası gereken bir yaklaşımdır.
Kuvvetler ayrılığının tam anlamıyla yaşama geçirildiği, demokratik hukuk devleti esasına dayalı, insan haklarına saygılı bir yönetsel yapı...
Türkiye bütün kurumlarıyla bu hedefe kilitlenmelidir.