ABD’nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson, Başbakan Gül’le yaptığı görüşmede, Irak operasonuyla ilgili olarak herkes için zamanın daraldığını söyledi.
Bu mesaj bir süredir Washington tarafından veriliyor.
Büyükelçi’nin saptaması, Gül hükümeti açısından, "kararlarınızı artık verin" anlamına geliyor.
Ankara üzerinde bu yöndeki baskıları artıran diğer mesajlar da var. Örneğin, Beyaz Saray’ın, 21 ülkenin desteğini sağladıkları, bu ülkelerden bir çoğunun hava sahalarını açacaklarını sık sık vurgulaması, tek bir ülkeye bağımlı olmadıkları gibi...
ABD’nin bugüne kadar Ankara’nın gösterdiği anlayış ve işbirliği yaklaşımından memnun olmadığı söylenemez. Aksine, özellikle askeri açıdan müşterek planlama, havaalanları ve limanlar için verilen inceleme izinleri, Washington’u memnun eden kararlar olarak sayılabilir.
Ancak, Ankara’nın savaşsız bir çıkış bulmak için iyi niyetle yoğun çaba gösterdiği de açık. Türkiye, bir yandan diplomatik girişimleriyle barışa ulaşmak için yol ararken, bir yandan da gerçekçi bir yaklaşımla, savaş olacakmış gibi de hazırlıklarını sürdürdü.
Bugün gelinen nokta da yine bölge ülkeleriyle oluşturulan ortak zemin üzerinde savaşsız çıkış arayışları elbette devam edecek. Ama giderek savaş olasılığının arttığı gerçeği de gözardı edilmiyor.
Bu gerçek artık Türkiye’yi, kritik kararları alması konusunda sıkıştırıyor. Askeri hazırlıkların rahat, hızlı ve tartışmasız biçimde yapılabilmesi için hükümet ve Meclis’in alması gereken kararlara duyulan gereksinim askeri yetkililerce de dile getirilmeye başladı.
Askeri kanadın beklediği iki karar var. Birincisi, havaalanları ve limanlarda inşaat yapılmasına izin verilecekse, bunun için gerekli personel ve malzemenin getirilmesine ilişkin karar, ikincisi de Anayasa’nın 92. maddesinin öngördüğü gibi yabancı ülkelere asker gönderme ve yabancı asker bulundurulmasını ilişkin Meclis’in vereceği karar.
Birincisi için hükümet kararının yetebileceği görüşü var, ancak, ikinci kararı vermeye yetkili tek organ Meclis.
Türkiye’nin savaş istemediği, savaş kaçınılmaz olsa bile Irak’a karşı bu savaşta yer almak istemediği biliniyor.
Ancak, bilinen bir diğer gerçek de, Türkiye’nin aynı zamanda bu operasyonun dışında kalmak istememesi. Operasyonun içinde ancak cephe gerisinde, savaşın dışında yer almak Ankara’nın hedefi olarak görülüyor. Ankara’nın birinci önceliği, Kuzey Irak’ta Türkiye aleyhine gelişebilecek olaylar ve oluşumlar. Bu nedenle de Türkiye, operasyonun içinde bu olasılıklara karşı önlem almak amacıyla bulunmak istiyor. Ayrıca operasyon sonrası gelişmelerde etkin olabilmek ve Türkiye’nin çıkarlarını koruyabilmek için de devre dışı kalmak istemiyor.
Bu çerçeve içinde hükümetin ve Meclis’in kritik kararları vermesi gerekiyor. Kararların zamanlaması dış politikada etkinlik açısından önem taşıyor.
Nitekim MGK’nın dünkü toplantısından sonra yapılan açıklamada, Anayasa’nın 92. maddesinde öngörüldüğü gibi Meclis kararı alınması gerektiği vurgulandı. MGK; Türkiyenin ulusal çıkarlarını korumak üzere gerekli görülecek askeri önlemelere işlerlik kazandırılması amacıyla hükütemete, Meclis kararı almasını tavsiye etti. Bu ifadenin anlamı, "Yurt dışına asker göndermek ve yabancı asker bulundurmak" için Meclis’in, hükümete yetki vermesi.
Önümüzdeki günlerde Meclis ve Türkiye’nin gündemini bu tavsiye oluşturacak.