Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

1999'da adaylık statüsüyle birlikte Türkiye'ye attırılan her adımın önüne Kıbrıs konuldu. "Önce Kıbrıs, sonra Türkiye" ilkesiyle hareket eden AB, bugünlerde yine Ankara'yı Kıbrıs'la sıkıştırıyor.Başbakan Erdoğan'ın boğazına kadar gelmiş olacak ki, kestirip attı:"İzolasyonlar kalkmadan bizden bir şey beklemeyin, müzakereler durursa durur."AB duracak değil tabii...Yanıt gecikmeden geldi:"Erdoğan'ın bu sözleri sorun yaratır. Problemli sözler. Türkiye, Güney Kıbrıs'ı tanımalıdır."Türkiye'nin Kıbrıs'la "tanışıklığı" çok eski de, bu "tanıma" işi farklı, tabii...Kıbrıs, sadece Osmanlı-Türkiye tarihinde değil, dünya siyasetinde neredeyse varoluşundan bu yana hep önemli bir yer tutmuş.M.Ö. 1320'den başlayıp günümüze kadar bu küçük adaya sahip olmak istemeyen millet kalmamış neredeyse...Şöyle bir bakınca hangi millet yok ki: Hititler, Asurlar, Mısırlılar, Persler, Makedonlar, Romalılar, Emeviler, Bizanslılar, İngilizler, Memluklar, Venedikliler, Türkler, Rumlar...Kimi "Akdeniz'in kilidi", "Önasya'nın anahtarı", "kimi şövalye yurdu", "kimi korsan sığınağı", "kimi sürgün yeri" demiş; hep Kıbrıs'a hâkim olmaya çalışmış...Bu gayret şimdi de sürüyor aslında...Türkiye'nin AB'ye girme koşulu Kıbrıs, yine dünya siyasetinin önemli konularından biri... Avrupa Birliği (AB)-Türkiye ilişkileri döndü dolaştı yine Kıbrıs'ta düğümlendi. Küçük Kıbrıs'ın büyük tarihine bakınca, 1571-1878 arasında 302 yıl Osmanlı idaresinde kalan Kıbrıs'ın, Türk-Yunan sorununa dönüşümüne kadar Türk ruhuyla yönetildiği görülüyor.Rumların ilk siyasi haklarını da 1571'de Muzaffer Paşa'dan aldıkları anlaşılıyor.Lala Mustafa Paşa'nın Kıbrıs'ı fethettikten sonra orayı idare etsin diye bıraktığı Muzaffer Paşa'nın kurduğu Osmanlı düzenini, emekli diplomatımız Alp Arslan Yücesoy'un Doğan Kitap'tan yeni çıkan "Kıbrıs'ın Romanı" adlı eserinden öğreniyoruz...Muzaffer Paşa, Venediklilerin, Baf'ın ormanlık bir köyünde tecrit ettikleri Rum Başpiskoposu'nu, seçkin bir askeri birlikte köyünden aldırdığını, yıllarca "cemaat lideri" diye ifadelendirilen "Etnark" statüsü verdiğini öğreniyoruz.Muzaffer Paşa, Rum toplumunun dini ve siyasi lideri konumuna getirdiği Başpiskopos'a öz olarak diyor ki:Sana kırmızı mürekkep ve onu kullanma yetkisi de veriyorum. Bundan böyle Etnark'sın. Vergileri ben değil, sen toplayacaksın, Osmanlı'nın hakkını vereceksin.Böyle başlıyor Rum siyasi varlığı adada...Kıbrıs 300 yıl Osmanlı idaresinde böyle yaşıyor...Ta ki, 1878'de 2. Abdülhamit ağır yenilgiyle sonuçlanan 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı sonrasında İngilizlerin desteğini almak için Kıbrıs'ı, -tarihçilerin deyimiyle tek kurşun atmadan- İngiltere'ye verinceye kadar. Tabii, aynı anda İngiltere'nin Rusya'yla yaptığı Osmanlı'nın "gizli paylaşım"ı anlaşmasından habersiz olarak...Kıbrıs o günden bu yana Osmanlı-Türkiye-Batı ilişkilerinde hep gündemdedir.Bugün de değişen bir şey yok...Kıbrıs, AB sürecinin değişmez baş koşulu... fbila@milliyet.com.tr Muzaffer Paşa