Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

REFAHYOL hükümetinin Türkiye'nin imajını değiştirme çabaları siyasi tansiyonu yükseltiyor. Refah'ın kendine güveni arttıkça, dünya görüşünü ülke görüntüsüne dönüştürme çabaları da yoğunlaşıyor.
Tarikat liderlerinin başkentte gördükleri itibar, başörtüsünün siyasallaştırılması, mesai saatlerinin yeniden düzenlenmesi ve benzeri girişimler rejime dönük tartışmaları yaygınlaştırıyor.
Cumhurbaşkanı Demirel'in 70 yıllık Cumhuriyet'le örtüşmeyen girişimler ile bu girişimlere karşı oluşan tepkiyi dengeleme çabaları, askerin duyduğu rahatsızlığın kamuoyuna yansıması, "kışla - siyaset" eksenini ön plana çıkardı.
Ordunun zirvesinde esen rüzgarlara bakınca, askerin rahatsızlığının çok yönlü olduğu gözleniyor.
Asker hem rahatsız, hem rahatsızlığının tartışılmasından rahatsız...
Asker, siyasi nitelikli tepkilerin kaynağı olarak "görülmek ve gösterilmek" çabalarına duyarlı. Bu tür çabaları "darbe sendromu" olarak niteliyor. Siyasal mekanizmadan çözüm bekleme yerine, "asker yolu bekleme" kolaycılığına tepkililer... "Siyasal mekanizmayı bekleme askerin de demokratik hakkıdır" yaklaşımı hakim.
Bir diğer rahatsızlık noktası, yanlış anlaşılmak. Askere yapılan ek zammın, "askerden siyasal kredi" alınması biçiminde yorumlanması tepki yaratmış. Ordunun zam talebinin tümüyle ekonomik ve sosyal gerekçelere dayalı olduğunu vurguluyorlar. Özellikle, bu zammın diğer memur sınıfları aleyhine bir gelişme gibi görülmesinden rahatsızlar. Taleplerinin böyle bir karşılaştırmaya dayanmadığını, diğer memur sınıfları için bir engel oluşturmadığına dikkat çekiyorlar. Maaş - siyaset ilişkisi kurulmasına itirazları var.
"Askerin miğferini görmektense, hocanın sarığını görmek daha iyidir" yaklaşımını demokrasinin gereği sayarak yapılan eleştirilere gelince... "Cumhuriyetin temellerine dinamit koyma" girişimi olarak değerlendirilen bazı rejim karşıtı örgütlenme çabalarının, böyle bir demokrasi anlayışıyla "hoşgörülmesi" karşısında, askerden önce, siyasal partilerin ve toplum örgütlerinin ses vermesi ordunun da beklentisi. Örgütsüz ve duyarsız yüzde 80'lik kesimin, disiplinli yüzde 20'yi küçümsemesinin, Arap ülkelerinin küçük İsrail karşısındaki aymazlığa benzeyeceği kaygısı, bu beklentinin kaynağını oluşturuyor.
TÜSİAD raporundaki öneriler de askerin tartıştığı konular arasında. Genelkurmay Başkanı'nın Milli Savunma Bakanı'na bağlanmasına, demokratik hiyerarşi açısından bir itirazları yok. Seçilmişlerin önceliğini tartışmıyorlar. Ancak, Reagan vurulduğunda, nükleer silahları alarm durumuna getirerek, dünyayı üçüncü bir savaşın eşiğine taşıyan ABD'li Savunma Bakanı Brown'ı örnek göstererek, dört tarafından askeri tehdit altındaki Türkiye koşullarındaki Genelkurmay Başkanı'nın bakana bağlanmasının yanlış olacağını vurguluyorlar.
Askerler, kendi cephelerinden siyasal manzarayı böyle görüyorlar.