Erdoğanın bu jestlerle yumuşattığı Paristen dönerken aktardığı izlenim, "Gardları düştü" biçiminde oldu.Türkiye, bu jestleri yapmasaydı da, ABnin müzakere tarihi vermesi bir zorunluluk haline gelmişti. Bu, Türkiyenin hakkıydı. Kopenhag siyasi kriterlerini, müzakere tarihi verilmiş hatta üye yapılmış birçok Avrupa ülkesine göre daha önce ve hakkıyla yerine getirmiş olan Türkiye, bu hakkını alabilmek için bile jestlere zorlanıyor. Kaldı ki, hiçbir aday ülkeye karşı öne sürülmeyen, Kıbrıs gibi, hatta Zana davası gibi özel koşulları bile yerine getirmiş Türkiyenin bu anlamda ABye bir borcu yoktu, aksine alacağı vardı.Sonuçta, hükümetin, müzakere tarihi alabilmek için yapılması gerekenden çok fazlasını yaptığı rahatlıkla söylenebilir.Türkiye, salt müzakere tarihini garanti etmek için ABden gelen haklı haksız bütün talepleri ve öne sürülen koşulları yerine getirirken çok önemli bazı sorunların önü açık kaldı. Bir çözüme kavuşmadı. ABnin istediği yönde kararlar alan Türkiye, müzakere tarihi aldıktan sonraki süreçte bu önemli sorunları nasıl bir sonuca bağlayacak sorusu önem taşıyor.Bu sorunların ileri aşamalarında AB, Türkiyeye karşı nasıl bir politika izleyecek? Sorunların çözümüne hangi yönde katkıda bulunacak?Ankara, bu sorulara da şimdiden yanıt aramalıdır.Örneğin Kıbrıs sorunu...AB ve ABDnin Türkiyenin önüne özel koşul olarak koydukları Kıbrıs konusunda Ankara, talepleri yerine getirdi. Annan Planını destekledi, KKTCden evet sonucu alındı. Ancak, sorun askıda duruyor. Rum kesimi AB üyesi oldu. KKTC açısından ise gelecek belli değil.Keza Zana davasında yoğun baskı uygulayan ABnin beklentisine uygun karar alındı. Sorun bu kararla sonuçlanmış, çözüme ulaşmış da değil. Türkiyenin siyasi yapısını, bütünlüğünü etkileyecek bu süreçte ne gibi sonuçlar doğacak veya AB müzakere sürecinde nasıl bir yaklaşım gösterecek, o da belli değil.Türkiye, ABye girmeye kilitlenmiş bir ülke olarak, müzakere tarihi aldıktan sonra çok uzun bir süreç daha yaşayacak. Bu konuda yapılan en iyimser tahmin 10 yıl. Bu sürenin Türkiye açısından nasıl geçeceği, önü açık sorunların nereye bağlanacağı büyük önem taşıyor.Türkiyenin bu sorunlarla baş başa kalacağı kesin. ABnin önümüzdeki süreçte de bu alanlarda özel taleplerde bulunması, fiili koşullar oluşturması olasılığı ve buna dönük sinyaller var. Ermeni sorunu, mezhepsel beklentiler, etnik taleplerin gündemdeki yerlerini korumaları bu türden işaretler sayılabilir.Türkiye borçlu gibi davranmaktan vazgeçmelidir. Haklı konumdadır ve hakkını talep etmek dışında ek taahhütlere girmesine gerek yoktur. fbila@milliyet.com.tr Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın Fransa gezisi, ABden müzakere tarihi almayı garanti etmeye yönelikti. Fransa ve Almanyadan yükselebilecek olumsuz sesleri kısmayı hedeflemişti. Bunu Airbus alımı ve nükleer santral sinyalleriyle sağlamaya çalıştı.