Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Yüksek Askeri Şûra toplantısında alınan ordudan ihraç kararlarına ikinci kez şerh düşülüyor.
İlki bir önceki Şûra'daki ihraç kararlarına dönemin Başbakanı Abdullah Gül ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül tarafından konulmuştu.
İkincide ise önceki gün sonuçlanan Yüksek Askeri Şûra kararlarına Başbakan Tayyip Erdoğan ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül tarafından yine muhalefet şerhi düşüldü.
Başbakan ve Milli Savunma Bakanı'nın ihraç kararlarına muhalefet şerhi düşmeleri kamuoyu tarafından şöyle algılanıyor:
Türk Silahlı Kuvvetleri, her şûra toplantısında irticai faaliyetlere karıştıkları anlaşılan subayları ordudan ihraç ediyor. AKP iktidarının Başbakan ve Milli Savunma bakanları da bu kararlara muhalefet şerhi koyuyor.
Siyasi algılama böyle...
Hem sivil, hem de asker kamuoyu bu işlemleri böyle yorumluyor.
Ancak hükümet cephesi bu algılama ve yorumların yanlış olduğunu düşünüyor.
Hükümetin bakış açısını aktarmadan önce şunu belirtmekte fayda var:
Anlaşılıyor ki, AKP iktidarları döneminde Başbakan ve Milli Savunma Bakanı kim olursa olsun bu muhalefet şerhleri her şûra kararında konulacak. Bu hükümetin şûra ihraç kararlarına karşı ilkesel yaklaşımı.
Bu saptamayı yaptıktan sonra Başbakan ve Milli Savunma Bakanı'nın ihraç kararlarına koydukları şerhi aktaralım:
"Yargı yolu kapalı olduğu için Yüksek Askeri Şûra Tüzüğü'nün 25. maddesine göre bu karara muhalif kaldım."
Başbakan ve Milli Savunma Bakanı, bu şerhi yazdıktan sonra kararları imzalıyorlar. Karar, mutlak çoğunlukla alındığı için ihraç gerçekleşiyor ama iki şerh taşıyor.
Başbakan ve Milli Savunma Bakanı'nın muhalefet şerhleri şu yaklaşıma dayanıyor:
"Türk Silahlı Kuvvetleri'nde üç şekilde ihraç kararı alınıyor. Bazı ihraç kararları sadece Milli Savunma Bakanı'nın imzasıyla yapılıyor, bazıları üçlü kararnameyle (Cumhurbaşkanı - Başbakan - Milli Savunma Bakanı), bazıları da Yüksek Askeri Şûra kararıyla yapılıyor. Üçlü kararname ve Milli Savunma Bakanı'nın imzasıyla yapılan ihraçlarda yargı yolu açık oluyor, ancak YAŞ kararıyla yapılan ihraçlarda yargı yolu kapalı oluyor. Bu açık bir eşitsizlik yaratıyor. Örneğin adi bir suç nedeniyle tek imzayla veya üçlü kararnameyle ihraç edilen yargıya başvurabiliyor ama örneğin irticai faaliyete karıştığı iddiasıyla YAŞ kararıyla ihraç edilen başvuramıyor. Bunun tersi de geçerli olabiliyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu nedenle hükümetin bu olaylara yaklaşımı tek tek dosyalarla ilgili değildir. Genel ilke olarak eşitliğin sağlanması, idarenin her eylem ve işlemi için yargı yolunun açık olmasıdır."
Dosyalara gelince...
Hangi dosyaların YAŞ'a getirileceğine, hangilerinin sadece bakan imzasıyla veya üçlü kararnameyle sonuçlandırılacağına Genelkurmay Başkanı karar veriyor. Eğer Genelkurmay Başkanı dosyayı YAŞ'a getirirse yargı yolu kapanmış oluyor. Getirmezse açık kalıyor. Genelkurmay Başkanı'na bu yetkiyi de 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası'nın 50. ve 94. maddelerinde 1983 yılında yapılan değişiklik veriyor.
Hükümet bu eşitsizlik yaratan uygulamaya karşı olduğu için kararlara şerh verildiği, yoksa, tek tek dosyalarla ilgili olmadıkları görüşünde. Şûraya getirilen dosyalardaki disiplinsizliğin irticai faaliyetlere katılmak mı yoksa başka bir suç mu olduğuna bakılmaksızın muhalefet şerhlerinin düşüldüğü kaydediliyor.
Başbakanlar olarak Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan'ın ve Milli Savunma Bakanı olarak Vecdi Gönül'ün muhalefet şerhleri böyle izah ediliyor.
Bu uygulamanın yasal değişiklikler yapılmadıkça böyle sürüp gideceği anlaşılıyor.