Org. Özkökün şu saptamasının belki çok daha önce siyasi liderlerce yapılması gerekliydi:"Bu savaş bizim savaşımız, bu görev bizim görevimiz değildir."Türkiyenin durumunu ve duruşunu çok iyi özetleyen bu saptama, sorunun başlangıcında ve bu açıklıkla siyasiler tarafından ortaya konulsaydı, Türk - ABD ilişkilerinde bu kadar yalpalama olmazdı.Başlangıçta olaya "bizim de savaşımızmış" gibi bir havayla yaklaşılıp arkası gelmeyince, Türkiye "günah keçisi" durumuna sokulmak istendi. Bir yandan ABD, diğer yandan İngiltere, Türkiyeyi, Türk halkını rencide edici bir üslupla konuşmaya, hatta tehdit etmeye başladılar. Paçalarından birçok çelişki sarktığı halde bunu yapmayı sürdürdüler.Iraktaki savaşı, Güney Irakta karşılaştıkları zorlukları, Bağdatı bir yana bırakıp her gün Türkiyeye yüklenmeyi iş edindiler. Türkiyenin Kuzey Iraka girmesinin yol açacağı felaketlerden söz ettiler. Bütün gayretlerini bu konuya yoğunlaştırdılar. Bir yandan bunu yaparken, bir yandan da Güneyde zorlandıkça, yeniden Ankara ile temasa geçmeyi yeğlediler. Ama kimse çıkıp ABDye ve İngiltereye sormadı:"İkinci tezkere geçseydi Türk askeri, ABD ile birlikte ve belki ondan daha büyük biçimde Kuzey Iraka girecekti. O zaman Türkiyenin giriş gerekçesi vardı da, tezkere kabul edilmeyince mi ortadan kalktı? O zaman niye vardı da şimdi niye yok? O zaman Türkiyeye güveniyordunuz da şimdi niye güvenmiyorsunuz? Sizin binlerce kilometre öteden Iraka ve Kuzey Iraka girmeniz için neden var da, bu topraklarda 30 bin kayıp vermiş Türkiye için niye yok?"Bunları siyasilerimiz çıkıp açıkça sormalıydı. Türkiyenin ve Türk askerinin ABDnin ve ABD askerinin "yamağı" olmak için değil, kendi ulusal sorunları ve çıkarları için olayla ilgili olduğu belirtilmeliydi. Bu savaşın bizim savaşımız olmadığı ancak bizi ilgilendirdiği ve ikisi arasında önemli fark bulunduğu anlatılmalıydı. Türkiyenin bilmem kaçı hibe kaçı kredi niteliğinde birkaç milyar dolar için kendisine biçilen işlevi gözü kapalı kabul edemeyeceği izah edilmeliydi. TBMMnin ulusal kurtuluş savaşı yönetmiş bir Meclis olduğu ve onun kararı olmadıkça bu topraklarda istenildiği gibi at oynatılamayacağı hatırlatılmalıydı.Aslında dikkatli okunduğunda bu ve benzeri mesaj ve yanıtları Org. Özkökün dünkü konuşmasında bulmak mümkün.Örneğin Org. Özkökün şu sözleri:"Şüpheci, haksız ve bazen de kırıcı söylemler Türk halkını derinden etkilemektedir. Denizler ötesinden kendilerine tehdit olduğunu söyleyenlerin aynı tehdidini hududun hemen ötesinde olduğunu söyleyen Türkiyeyi inandırıcı bulmamalarını anlamakta güçlük çektiğimi ifade etmek isterim...Şayet bir gün işler kontrolden çıkarsa, dilerim bu dostlarımız, şimdi karşı çıktıkları hareketleri yapmamızı bizden istemek zorunda kalmasınlar."Bush ve Blair, Türkiye aleyhine günlük demeçlerini vermeden bu sözler üzerinde düşünmelidir.Org. Özkök, Türkiyenin hangi hallerde Kuzey Iraktaki Türk askerinin takviye edileceğini de net biçimde ortaya koydu:Kuvvetlerimize saldırı, büyük bir mülteci akını, bölge silahlı güçlerinin birbirine veya sivil halka saldırması...Bu koşullardan birinin oluşması halinde Türkiyenin kimseden izin almaya gerek olmadan hareket edecek hazırlıkları yaptığı bu şekilde ifade edilmiş oldu.ABD ve İngiltere de Türkiyeye karşı tavırlarını bu netlikte ortaya koymalılar. Bir yandan tehdit edip bir yandan yardım istememelidirler. fbila@milliyet.com.tr Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkökün, dün yaptığı basın toplantısı, bir yandan Türkiyenin duruşunu anlatan, bir yandan da ABD Başkanı Bush ve İngiltere Başbakanı Blair ile Kürt gruplara dönük yanıt ve mesajlar taşıyordu.