Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     ABD Savunma Bakanı Rumsfeld'in Süleymaniye skandalıyla ilgili olarak Başbakan'a gönderdiği mektup tartışmalara yol açtı.
Rumsfeld'in mektubunda, Türk hükümetinin Kuzey Irak'ta koalisyon güçlerine karşı bir harekete yetki vermeyeceğini vurgulaması, ardından, gözaltına alınanlardan en azından bazılarının koalisyon güçlerine karşı komplo içinde olduklarına ilişkin bilgileri bulunduğunu ve bir suikast tehdidinden söz etmesi, yorumlara neden oldu.
Rumsfeld'in sözleri, ABD'nin, Süleymaniye'deki faaliyetlerle ilgili olarak hükümeti suçlamadığı, sorumluluğu Genelkurmay'a yönelten bir yaklaşımla, hükümetin ve hatta ordu hiyerarşisi dışında komplo içinde olan birimler olduğu imasında bulunduğu biçiminde yorumlandı.
Rumsfeld'in mektubundaki ifadeleri gerçekten böyle bir ayırıma dikkat çekmeye yönelikse ve özel bir amaç gütmüyorsa, bilgiye dayanmayan talihsiz bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Ayrıca eğer hükümet çevreleri de 'bu faaliyetler bizim bilgimiz dışında' yaklaşımı taşıyorsa, bu da ayrı bir talihsizlik sayılmalıdır.
Her şeyden önce Türkiye'nin Kuzey Irak'taki faaliyetlerinin dayandığı belge ve bu belgeye göre kurulmuş olan mekanizma, Rumsfeld'in varsayılan yaklaşımını ve buna dayalı yorumları çürütüyor.
Türk Özel Kuvvetleri, Kuzey Irak'ta nasıl ve neye göre faaliyet gösteriyor?
Türkiye'nin güvenlik politikaları, Milli Siyaset Belgesi'ne göre yürütülüyor. Genel güvenlik politikaları bu belgeye dayanıyor. Ancak, ulusal çıkarlar açısından çok özel önem taşıyan sorunlarla ilgili bir de "Özel Siyaset Belgesi" var. Bu belge sadece bu sorunla ilgili politikaları ve hareket tarzlarını belirliyor. Türkiye, 1996'dan bu yana Irak - Kuzey Irak'la ilgili "Özel Siyaset Belgesi"ne sahip.
Bu belge, 1996 tarihli. Milli Güvenlik Kurulu'nda çerçevesi çizildikten sonra hükümet kararı ve Cumhurbaşkanı'nın onayıyla yürürlüğe giren bu belge, Irak - Kuzey Irak'la ilgili Türkiye'nin faaliyetlerinde koordinasyon görevini Genelkurmay Başkanlığı'na veriyor. Genelkurmay da uygulama için bünyesinde Özel Kuvvetler Komutanlığı'nı görevlendirmiş bulunuyor. Faaliyetlerin dayandığı belge bu. Genelkurmay bunu yaparken, Dışişleri, Jandarma, MİT ve polisle de koordinasyonu sağlıyor. Örneğin, Malatya'da 2. Ordu Karargahı'nda ve Silopi'deki merkezde sürekli Dışişleri mensubu iki elçi görev yapıyor.
Özel Kuvvetler'in görev ve faaliyetleri, Dışişleri'nin dolayısıyla hükümetin bilgisi dışında değil. Aksine, bu faaliyetler, hükümet ve Genelkurmay arasındaki koordinasyonla yürütülüyor. Uygulama da ordu karargahındaki Dışişleri mensuplarıyla yürütülüyor.
Ortada Irak'la ilgili bir "Özel Siyaset Belgesi" dururken, hükümetin bu politika ve faaliyetlerden habersiz olduğu düşünülemez. Eğer öyleyse bu da ayrı bir eksiklik ve ihmal demektir. Bu belgede yazılanlar hükümetin bilgisindedir. Herhalde hükümet göreve geldiğinde Milli Siyaset Belgesi ve Özel Siyaset Belgesi hakkında MGK Genel Sekreterliği'nden brifing almış olmalıdır. Alınmamışsa bu eksikliğin tamamlanması, bu ihmalin giderilmesi gerekir.
Bu işleyiş içinde Kuzey Irak'ta 1992 yılından beri PKK tehdidi ve oradaki silahlı grupların çatışmalarına karşı faaliyet gösteren özel kuvvetlerin, hükümet ve Genelkurmay'ın bilgisi dışında bazı girişimlerde bulunmaları mümkün değildir. Kaldı ki, ABD'nin Kerkük Valisi'ne suikast hazırlığı, koalisyon güçlerine karşı komplo girişimi, ihtiyaçtan fazla özel patlayıcı bulundurma gibi iddiaların gerçek olmadığı da ortaya çıkmış durumdadır. Şu anda 62 ülkede faaliyette bulunan ABD Özel Kuvvetleri yanlarında, Rumsfeld'in Türk Özel Kuvvetleri'nde ne işi var demeye getirdiği malzemeler yerine, saksıda sardunya taşımadıklarına göre, böyle bir sorgulamaya yönelmeleri de anlamsızdır.
Kuzey Irak uzmanı Dr. Nihat Ali Özcan'ın geçenlerde bir televizyon programında söylediği gibi küresel aktör olan, dünyaya şekil vermek iddiasında bulunan ve savaştan bir yıl önceden beri Kuzey Irak'ta kendi özel kuvvetlerini bulunduran ABD'nin, Türkiye'deki yasal düzenlemeler ve işleyişten, PKK - KADEK ile Türk Özel Kuvvetleri'nin amaç ve faaliyetlerinden haberdar olmaması düşünülemez. Eğer ABD bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma yanlışına düşüyorsa, Irak'taki öngörü ve analizlerinin ne kadar güvenilir olacağı konusunda büyük kuşkular doğacaktır. Ki doğmaya başlamıştır.
Tabii aynı kuşku, Türkiye'de Washington gözlüğüyle yapılan hükümet - asker, Irak - Kuzey Irak analizleri için de geçerlidir.