Necmettin Erbakan'ın temsil ettiği siyasi akım 40 yıldır değişik parti adları altında Türk siyasetinde her zaman var oldu.
Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve aynı çizgide bundan sonra sahneye çıkacak partiler.
Erbakan'ın partileri değişti ama temsil ettiği akım değişmedi.
Bu partiler, rejime aykırı davrandıkları, demokratik laik rejimi değiştirmek istedikleri asıl gerekçesine dayanarak, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. 12 Eylül'de de Milli Selamet Partisi diğer partilerle birlikte kapatıldı. Ancak her defasında Erbakan bir yenisini kurdu ve siyaset sahnesinde iktidar ortağı olarak da, muhalefet olarak da, iktidarın büyük ortağı olarak da hep yer aldı. Son olarak Fazilet Partisi yine laikliğe karşı eylemlerin odağo olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı.
Bugün karşılaşılan durum ise diğerlerinden farklı.
İlk kez Erbakan ve 40 yıldır birlikte siyaset yaptığı kadrosu temsil ettikleri akımı bir parti çatısı altında sürdüremeyecek gibi görünüyorlar. Bu cephede ilk kez bir bölünme süreci yaşanıyor.
Erbakan ve arkadaşlarının temsil ettiği akım ilk kez bir parti daha doğuruyor.
Partileri kapatmak mümkün ama siyasi akımları kapatmak mümkün değil.
Erbakan ve arkadaşlarının temsil ettiği gelenekçi akıma karşılık, bu kez aynı siyaset kaynağından "yenilikçi" olarak adlandırılan ikinci bir akım doğuyor ve partileşiyor.
Türk siyasetinde en az parti kapatma olayı kadar, tartışılması gereken diğer gelişme de bu kaynaktan doğan iki partidir.
Tartışmanın ekseni yenilikçilerin gerçekten Erbakan ve arkadaşlarının temsil ettiği akıma göre, "yeni bir akım"ı temsil edip etmeyecekleridir.
Fazilet Partisi'nin son kongresindeki başa baş mücadele dikkate alınırsa, CHP'de gözlendiği gibi bu durumun akım farklılığından çok bir parti içi mücadelenin getirdiği parçalanma olduğu söylenebilir. Hareket noktası ve hedefi açısından iki akım arasında fark olmadığı, parti içi mücadelede başa baş bir güce sahip olmalarına rağmen, Erbakan ve arkadaşlarını deviremeyen genç takımın yeni bir partileşmeye gitme gereksinimi duydukları ifade edilebilir.
Ancak, yenilikçi kanadın önde gelen temsilcileri Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül, böyle bir analizin sır kaldığı görüşündeler. Onlara göre, sorun, Fazilet Partisi içerisinde bir kanadın diğer kanada karşı parti içi iktidar mücadelesi yaklaşımıyla açıklanamaz. Yenilikçilere göre, oluşturacakları yeni parti, yeni bir siyasi akımın temsilcileri olacak. Fazilet Partisi'nin değerlerini reddetmemekle birlikte Türkiye gerçeğine daha uygun bir politika izleyecek, siyasette yeniden yapılanmayı sağlayacak ve Fazilet Partisi'nin klasik tabanından çok daha geniş bir tabana hitap edecek, Özalvari bir sentez iddiası taşıyacak yeni bir parti oluşturulacak. Radikal İslamcı akımdan çok, muhafazakar karakteri ön planda ancak merkez partisi olarak tanımlanabilecek bir niteliğe sahip olacak.
Yenilikçilerin bu yaklaşımı, Erbakan ve arkadaşları ile yollarının sadece parti anlamında değil, siyasi akım anlamında da ayrıldığı iddiası taşıyor.
Eğer esas aldıkları çizgi bu ise, Erbakan'ın partileri kapatılsa da kapatılmasa da artık Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'ün yeni bir akımın temsilcileri olduğu iddiasının esas alınması gerekir.
Tabii bu iddianın, uygulamada nasıl somutlaşacağı çok önemli. Erbakan'ın temsil ettiği akımdan ve güttüğü hedeflerden farklı olup olmadıkları ancak uygulamayla anlaşılacaktır.
Bunun ölçüsü de demokratik laik rejimi içlerine sindirip sindiremedikleridir. Demokratik laik rejimin niteliklerini benimsemeden siyaset yapacaklarsa Türkiye'de parti kapatmaların da yine devam edeceği söylenebilir. Ancak, Erbakan'ın temsil ettiği akımdan farklı olarak Abdullah Gül'ün zaman zaman, "reel politika" olarak ifadeye çalıştığı demokratik laik rejimle uyumlu ve bu rejimi içtenlikle kabullenmiş politika izleyeceklerse, Anayasa Mahkemesi'nin Fazilet Partisi'ni kapatma kararı, bu cephede yeni bir dönüm noktası, yeni bir dönemin başlangıcı sayılabilir.
Eğer, aksi geçerli ise ortada, "yeni" diye nitelendirilebilecek bir parti ve akım yok demektir.
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025