ABD'nin Ankara Büyükelçisi Pearson iki gündür çok olumlu mesajlar veriyor. Büyükelçi Pearson, görev süresinin bitişi nedeniyle Türk-Amerikan İşadamları Derneği tarafından dün düzenlenen yemekte de bu mesajlarını sürdürdü.
ABD Büyükelçisi, "ikinci tezkere olayı"nın geride kaldığını vurguladı.
Pearson'ın şu sözleri önemliydi:
"Gemilerin testi, fırtına çıkıp çıkmayacağına göre yapılmaz. Açık denizlerde mutlaka fırtına çıkar. Test geminin fırtınadan kurtulmasıdır. Bu benzetmeden yola çıkarak, (Türk - ABD ilişkilerinde) fırtınanın geride kaldığını söyleyebilirim."
Eğer bu sözler sadece diplomatik nezaket gereği değilse ABD Büyükelçisi'nin verdiği mesaj, "tezkere krizi"nin yol açtığı havanın dağılma sürecine girdiği anlamı taşıyor.
Pearson ayrıca, Türkiye'nin ABD'ye verdiği desteğin hiçbir zaman tamamen bilinmeyeceğini söyleyerek, Ankara'nın görünmeyen destekler verdiğini de ima etti. Benzeri bir vurguyu geçenlerde Dışişleri Bakanı Gül de, "şimdi bana resmi kayıtları açıklatmasınlar" diyerek, Türkiye'nin ABD'ye verdiği destek konusundaki eleştirilerin abartılı olduğu mesajı vermişti.
Aynı yemekte konuşan Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener de, üzerine basa basa Anayasa hükümleri gereği ikinci tezkere sonucu dışında Türkiye'nin ABD'ye diğer bütün konularda yardımcı olduğunu vurguladı.
Gül ve Şener'in vurguladıkları, Büyükelçi Pearson'ın da ima ettiği gibi Ankara, ikinci tezkere dışında, Irak Savaşı sürecinde Washington'a önemli katkılar sağladı. Bunu birkaç gün önce Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök de söyledi.
Eğer Büyükelçi Pearson'ın sözleri, Ankara'nın üst düzeyde sık sık dile getirdiği bu gerçeğin ve mesajların anlaşıldığı anlamına geliyorsa, Washington - Ankara ilişkilerinin normal sürecine girmesini beklemek hayalcilik olmaz.
Ancak, Irak ve ikinci tezkere olayından sadece Ankara'nın ders çıkarmasını beklemek ise gerçekçi olmaz. İkinci tezkere sonrasında Ankara'nın hem sivil hem de askeri kanatta bir onarım çabasına girdiği açıktır. İkinci tezkerenin geçmemiş olmasından, ABD'nin Irak Savaşı'nda çok büyük bir zarar görmediği de gerçektir. Buna karşın, Washington'un küskünlük ve baskı politikasını sürdürmesi yanlıştır. Bu yol önümüzdeki dönemde gündeme gelmesi muhtemel sorunlar karşısında aynı hatalara düşüleceğine işaret eder.
Sorumluluğu sadece Ankara'ya yıkmak, ilişkileri sürekli türbülansta tutmak, her iki tarafa da bir yarar sağlamayacaktır.
Pearson'ın sözleri Washington'un havasını da yansıtıyorsa, ilerisi için iyimser olunabilir.