KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Camlı Köşk’te bir yandan sağlık kontrollerini sürdürüyor, bir yandan da Kıbrıs’la ilgili temaslarını. Gözü İbn - i Sina’nın doktorlarında... "İnşallah" diyor, "beni bir - iki gün içinde terhis ederler de Ada’ya gidip işe koyulurum. Onun için her dediklerini yapıyorum. Bana hastaneden çıkarken bir oyuncak ayıcık verdiler. Öksürürken bunu göğsüne bastır ki, dikişler atmasın dediler. Şimdi bu ayıcıkla öksürüyorum." Denktaş, sevimli ayıcığı göğsüne bastırıp nasıl öksürdüğünü gösteriyor.
ÇÖZÜM İMKÂNSIZ DEĞİLKıbrıs’ta çözüm artık geride mi kaldı? Kopenhag geçtikten sonra bütün kapılar kapandı mı? Yoksa ortak bir çözüm için hâlâ bir umut var mı? Denktaş, "Var" diyerek söze giriyor, "Benim ümidim var, eğer iyi niyet taşıyorlarsa, 28 Şubat’a kadar ortak bir çözüme ulaşabiliriz. Ama bunun adil ve Türk tarafının da haklarını koruyan bir çözüm olması gerekir. Annan belgesi üzerinde çalışarak bir sonuca varmak mümkün." Denktaş’a, nasıl bir çözüme imza atabileceğini, Annan belgesi çerçevesinde koşullarının ve önerilerinin neler olduğunu soruyoruz.
MARAŞ’I VEREBİLİRİZDenktaş üç temel koşul öne sürüyor:
1- TOPRAK SORUNU: Bir kere bize sunulan haritalar kabul edilecek nitelikte değil. Bu haritalar kabul edilirse 50 - 60 bin Kıbrıs Türkü göçmen durumuna geliyor. Bize verdikleri toprak yüzde 27.8’dir. Bunun yarısına yakın kısmı Beşparmak Dağları ile çoğunluğu verimsiz topraklar. Dolayısıyla 50 - 60 bin Kıbrıs Türkü’nün elinden verimli, sulu arazileri gidiyor. Güzelyurt, diye tutturmuşlar. Güzelyurt’a yerleşen Kıbrıs Türkleri, buradaki portakal bahçelerinden 3 - 4 misli daha verimli bağ köylerini Rumlara bıraktılar. Ayrıca Güzelyurt tek su kaynağımız. Bu nedenlerle bize önerilen haritalar değiştirilmelidir. Bunun yerine hudut boyunca kullanmadığımız toprakları verebiliriz. Hat boyunca kimsenin yerleştirilmediği Rum köyleri, askerlerin kullandıkları topraklar vardır. BM’nin kontrolünde olan ve toprakların yüzde 3’ünü oluşturan topraklar vardır. Buralardan toprak verilebilir. Buna göre bir harita hazırlanabilir. Ayrıca Maraş başından beri Rumlara iade edilebilir, düşüncesiyle tutuluyor. Maraş’ın da Türklerin güvenliğini tehlikeye sokmayacak kesimi Rumlara bırakılabilir. Böylece toprak ve yer sorunu çözülebilir.
2- BAŞKANLIK SORUNU: Bize diyorlar ki, bu belgede (Annan belgesi) açıkça yazılmamış olsa da siz fiilen egemenlik hakkınızı kullanacaksınız. Ben de diyorum ki, madem fiilen kullanacağız, hukukende bu belgeye yazılsın. Geçici bir süre birlikte başkanlık öneriyorlar. Bu bize verilmiş bir başkanlık rüşveti mi, yoksa eşit egemenliğin bir simgesi mi, bilmiyorum. Eğer eşit egemenliğin bir simgesiyse o zaman biz bu geçici değil, daimi olsun, diyoruz. Veya bir başkanlık konseyi de olabilir. Madem iki parça devlete ve iki millete dayanıyor, o zaman neden geçici olsun? Daimi olmalı.
3- İKİ KESİM KOŞULU: Kıbrıs’ta sorunlar iç içe yaşamaktan kaynaklandı. Bu nedenle iki kesimlilik mutlaka olmalı. İçimize yüzde 28 Rum sokmak istiyorlar. Bu yanlış. Biz aynı oranda Türk’ü, Rum kesimine sokamıyoruz. İç içe yaşama ileride sorun olur. 1977’de yaptığım anlaşmada kabul edildiği gibi iki kesimlilik esas olmalı. Rumların içimize gelmesini Annan belgesindeki gibi kabul edersek 10-15 yılda Türkler azınlık olur ve silinirler. Çünkü gelecek Rumlara, belli bir süre sonra seçme, seçilme hakkı tanınıyor. Bu egemenliğimizi fiilen bitirir. Denktaş, bu koşul ve önerilerle 7 Ocak 2003’te masaya oturacağını, görüşmelerin Kıbrıs’ta olacağını sözlerine ekliyor.
Güney Kıbrıs’ta basılan Katimerini gazetesinde yayımlanan bu karikatür, Rum Yönetimi’nin, Denktaş’ı KKTC’de zayıflatmak amacıyla adadaki Türklere teklif ettiği maddi olanaklar ve bütün dünyada geçerli pasaport önerilerini hicvediyor. Denktaş, "Rumlar bile bize yapılan bu ahlaksız teklifi, KKTC’nin içine bir Truva atı sokulması olarak yorumluyor. Truva atını da kumbaraya benzeyen bir domuz biçiminde yapmışlar" diyor.
Peki, 28 Şubat’a kadar bir uzlaşma olmazsa Türk tarafı ne yapacak? Denktaş, "28 Şubat’a kadar anlaşma olmazsa, mevcut durum devam eder" dedikten sonra, AB’ye yeni bir öneri getirmeyi düşündüğünü belirtiyor ve önerisini şöyle özetliyor:
"28 Şubat’a kadar anlaşma olmazsa yine de çözüm için ümit olduğunu düşünüyorum. O zaman AB’ye diyeceğim ki; ‘Annan belgesini esas alıyorsunuz. Bu belgede iki parça devletten söz ediliyor. Rum Parça Devleti ve Türk Parça Devleti. Rum Parça Devleti’ni AB’ye aldınız. Ama Kıbrıs’ın tamamını istiyorsunuz.
Rumlar da Kıbrıs’ın tamamı AB’ye girsin istiyorlar. O halde, Rum Parça Devleti’ni aldıktan sonra Türk Parça Devleti’yle ayrıca ilişkiye giriniz. Türk Parça Devleti’ni de Rum seviyesine getirmeye yardımcı olunuz. Bizimle de AB’ye giriş için ayrı anlaşma imzalayınız.
Biz bu anlaşmaya imza atalım ama askıda tutalım. 1960 anlaşmalarına göre Türkiye AB’ye girinceye kadar askıda kalsın. Türkiye ile birlikte Türk Parça Devleti de AB’ye girsin. Böylece Kıbrıs, AB içinde tek Kıbrıs haline gelsin, ortaklık devleti olarak bütünleşmiş olsun.’ Bu makul ve uygulanabilir bir öneridir. 28 Şubat’a kadar anlaşma olmazsa benim önereceğim çözüm formülü budur."
Denktaş, haritaların değiştirilmesi ve diğer önerilerinin kabul görmesi halinde 28 Şubat’a kadar anlaşma olasılığının bulunduğuna, bu sağlanmazsa, AB’ye yapacağını açıkladığı yeni öneriyle hem Türkiye, hem de Kıbrıs açısından çözüme ulaşılacağına inanıyor.
Denktaş, Camlı Köşk’te, 7 Ocak’ta başlayacak görüşmelere hazırlanıyor.