Başbakan Erdoğan, 1 Mayıs’ta İstanbul’da yaşananları değerlendirirken polisi savundu:
“Bütün fatura polise kesiliyor. Onlar uzaydan mı geldi? Nedir polise olan düşmanlık?”
Başbakan’ın kamu görevlilerine sahip çıkması doğaldır. Zor koşullarda görev yapan güvenlik güçlerini sahiplenmesi, onlara moral vermesi, Türkiye gibi ağır bir terör süreci yaşayan ülkelerde elbette bir görevdir.
Ancak, 1 Mayıs’ta İstanbul’da aşırı güç kullanan, gaz bombalarıyla, coplarla, tekmeyle, tokatla vatandaşa girişen polisleri, “Onlar uzaydan mı geldi?” diyerek savunmak mümkün değildir.
Toplumsal olaylarda polisin yaşadığı zorlukları bilmeyen yok. Ancak, İstanbul’da yaşananlar, Başbakan’ın deyimiyle, polis kardeşlerimiz “Niye böyle davrandı?” sorusunu gündeme getiriyor.
İki yönlü soruşturma
1 Mayıs öncesinde, polisi bu psikolojiye getiren zihniyetin ve bunu uygulayan yöneticilerin sorgulanması gerekir. Henüz ortada bir olay ve girişim yokken, polisi işçilerin üzerine gönderen, binaların içine girmeye zorlayan ve arkasından gaz bombası atılması emrini verenler kimlerdir? Bu emri neye dayanarak vermişlerdir? Ve neyi önlemişlerdir?
İstanbul’dan yansıyan görüntüler, polisin bu davranışının nedenini ortaya koymuyor. Aksine, önüne kim gelirse copla, tekmeyle, tokatla girişen bir polis görüntüsü var. Bunun sorumlusu, polis memurlarından önce onlara bu emri verenler olmalı...
Yere düşmüş bir genç kızın hem kafasına hem göğsüne tekme atan polislerin bu davranışı nasıl izah edilebilir? Elinde hiçbir şey taşımayan, yere düşmüş bir genç kız, donanımlı, coplu, kalkanlı, kasklı bir polise ne yapabilir ki, iki polis birden tekmeyle vururlar?
Keza hastane bahçesinde bir hemşirenin üzerine polis neden yürür, neden dövmeye kalkar?
Görevini yapmaya çalışan Cumhuriyet muhabiri genç meslektaşımızı neden gazete binasına kadar kovalar ve içeri girmesine izin vermeden coplayarak kolunu kırar?
Bu davranışları, 1 Mayıs olaylarını bastırma, asayişi sağlama olarak izah edebilir misiniz?
Başbakan’ın görevi
Hal böyleyken, Başbakan’ın görevi, bu işin sorumlularını ortaya çıkarmak ve gerekeni yapmaktır.
Orantısız ve gereksiz güç kullanımına gösterilen tepkileri, “polis düşmanlığı” olarak nitelemek mümkün değildir.
Ortada bir polis düşmanlığı yok. Polisi o şekilde kullanan siyasi ve idari yöneticilere tepki var.
Polise olan güven
Polis, vatandaşın güvencesidir. Bu güveni sağlamak onun görevidir.
Polis, vatandaş için bir sığınak olmalıdır. Emniyet teşkilatı yıllardır bu imajı yaratmaya çalışıyor.
Ancak, 1 Mayıs’ta yansıyan görüntüler, polisin sevk ve idaresi bu imaja çok zarar verdi. Polise olan güveni sarstı.
Emniyet teşkilatının büyük uğraşlarla yaratmaya çalıştığı “polis” imajı zarar gördüyse, bunun sorumlusu, sevk ve idare eden siyasiler ve idarecilerdir.
Başbakan, bu sevk ve idare tarzını savunmak yerine, polisi bu şekilde kullanan sorumluları saptamalıdır.
Kendileri de emekçi olan polislerimiz, doğru sevk ve idare edilselerdi, 1 Mayıs’ı işçileri döverek değil, güvenliği sağlayarak, duyguları paylaşarak geçirebilir ve çok olumlu bir imaj yaratabilirlerdi.