KKTCden evet, Güney Kıbrıstan hayır, sonucu çıktı...Belki de Türkiye ve Kıbrıs Türkleri için en iyi ikinci değil, en iyi sonuç buydu...Ankarada hükümet, Annan Planının taşıdığı risklere karşın, "evet" denilmesini destekledi. Önemli riskler üstlendi. Planın, AB birincil hukukuna dahil edilmemesi, Türkler lehine hükümler açısından risk oluşturuyordu. Bunları göze alan hükümet, referandum sonucunda, Türkiye ve Kıbrıslı Türkler açısından olabilecek en iyi sonucu aldı ve uygun bir zemin yakaladı. Rumların plana yüksek oranda hayır demeleri, yeni koşullar doğurdu. Bu koşullar Türkiye ve Türk tarafı için yeni olanakları birlikte getirdi.Referandum sonucu, her şeyden önce çözümsüzlüğün asıl kaynağının Rumlar olduğunu ortaya koydu. 30 yıldır Türkler aleyhine yürütülen propagandanın gerçeği yansıtmadığını, bir arada yaşamayı, birleşmeyi asıl istemeyenin Rum tarafı olduğunu gösterdi. Yüzde 75 oranında hayır oyu bunu kanıtladı.Referandum sonucunun ortaya koyduğu bir diğer gerçek de, bu süreçte ABnin hatalı, yanlı ve haksız bir tutum izlediğidir. Rumların yüksek oranda hayır oyu kullanmaları ABnin izlediği yanlış politika yüzündendir. Bu sonucu hazırlayan bizzat AB olmuştur. Nitekim Verheugen de Rumlara güvenerek hata yaptığını kabul etmiştir.Kıbrıs sorunu bir çözüme ulaşamamışsa bunun sorumlusu AB ve Rumlardır. AB, sonuç ne olursa olsun Güney Kıbrısın AB üyeliğini garanti ederek, bu sonucun doğmasına neden olmuştur.Bu sonucun Türkiye ve KKTC açısından yarattığı uygun ortamın değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, KKTCde çıkan yüzde 65 oranındaki evet oyunun iç politik sonuçlara dönüştürülmesi gayretinden önce, dışa dönük bir atak başlatılması yerinde olur. Dün itibariyle Ankarada ve KKTCde hükümetlerin başlattıkları girişimler isabetlidir.KKTCde "hesaplaşma" dün itibariyle dağıtılmış, en azından ertelenmiştir. Bu, sağduyulu bir tutumdur.Acil olan Türkiye ve KKTCnin ortak bir tutumla, referandum sonucunun gerektirdiği kararları AB ve ABDye aldırmasıdır.AB ve ABD verdikleri sözleri tutmalıdır.Söz verdikleri gibi KKTCye uygulanan ambargonun kaldırılması, atılması gereken ilk somut adımdır.Bu Kıbrıs Türkünün hakkıdır. Türkiye bu konuda bütün ağırlığını koymalıdır. Rumların yüzde 75lik hayırı karşısında, Annan Planının Rumları tatmin etmek üzere Türkler aleyhine değiştirilmesi girişimlerine karşı çıkılmalı, Türkiye ve KKTC, hakkı olanı istemekte ısrar etmelidir.KKTCnin ambargodan kurtarılmasının yanı sıra, yine Türkiyenin önüne haksız biçimde konulan Kıbrıs koşulunun kaldırılması da sağlanmalıdır. AB, Türkiyeye müzakere tarihi vermek zorundadır. Artık Türkiyeye karşı Kıbrıs koşulunu bir daha öne sürmeye hakları yoktur. Türkiyeye müzakere tarihi verilmesini öne almaları da talep edilebilir. Buna yanaşmasalar bile tarih verileceğini garanti etmeleri gerekir.ABnin yapması gereken Güney Kıbrısın AB üyeliğini askıya almak olmalıdır. Hatasını böyle telafi edebilir. Bu açıdan KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talatın yaptığı başvuruyu değerlendirmelidir.Eğer bunu yapmayacaksa, Güney Kıbrısın adanın tümünü değil, sadece Rum tarafını temsil edebileceğini kabul ve ilan etmelidir.Eğer AB iyi niyetliyse, KKTC ile de temasa geçmeli ve Türkiyenin üyeliğiyle de irtibatlı şekilde yeni bir süreç başlatmalıdır.Bu sonuç AB tarafından Türkiyeye, bütün dünya tarafından KKTCye vurulan zincirin haksızlığını, yersizliğini kanıtlamıştır.Bu zincirin kırılması, Türkiye ve Kıbrıs Türkünün hakkıdır. Türkiye ve KKTC bunu sağlamak için ortak hareket etmelidir.Türkiye ve KKTCde iç siyasi mücadele sonraya bırakılmalıdır. Hükümetin, Türkiye ve KKTCnin haklarını almaya yönelik girişimleri, anamuhalefet partisi CHP tarafından da desteklenmelidir.Bu iki konunun ulusal nitelik taşıdığı unutulmadan hareket edilmelidir. Türkiye ve KKTCde bütün taraf ve kesimler bu bilinçle hareket etmelidir. fbila@milliyet.com.tr Referandumda, Türklerin evet, Rumların hayır demesi, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül tarafından, "en iyi ikinci sonuç" olarak niteleniyordu. Erdoğan ile Gül, her iki taraftan evet çıkmasının ise en iyi durum olacağını açıklamışlardı.