Hükümetin Avrupa Birliği bağlamında yaptığı düzenlemelerin bir "rövanş havası"nda sunulması yanlıştır.
Maalesef yapılan bazı yorumlar ve bazı "sevinç" gösterilerinde bu hava seziliyor.
Oysa, Türkiye'nin en son ihtiyacı hükümetle ordu arasında bir güç yarışıdır.
Avrupa Birliği hedefi sivil için de, asker için de ortak bir hedeftir. Bu yolda Türkiye'nin atabileceği adımları atması da destek görmektedir.
Ancak bunun, AKP iktidarının, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden rövanş alıyormuş gibi algılanması ve iç politika malzemesi olarak görülmesi büyük hata olur.
Yakın siyasi geçmişimizde aynı kökten gelen siyasi iktidarların işi "Cumhuriyet'le hesaplaşma, 1923'ün rövanşını alma" niyetiyle yürüttüğü politikanın yanlışlığı, bugün AKP'nin lider kadrosu tarafından eleştirilmiş ve Refah Partisi'nden kopuşun gerekçelerinden biri olarak görülmüştü.
12 Eylül sonrasının olağanüstü hukukundan kalma düzenlemelerin ayıklanması, demokratikleşme ve sivilleşme yönünde reformlar yapılması yerindedir.
Bu normalleşmenin gereğidir.
AKP iktidarı, bu yönde adım atarken başka ölçü kullanmamalıdır. Yasal düzenleme yaparken de, Yüksek Askeri Şura kararlarına şerh koyarken de siyasi yaklaşım değil teknik yaklaşımı esas almalıdır.
Askere "gol atmak", "tabana selam göndermek" gibi bir izlenim vermemelidir.
Türk Silahlı Kuvvetleri bir siyasi parti değildir. Siyasi mücadele orduyla değil diğer siyasi partilerle yapılır.
Türkiye'nin koşulları Türk Silahlı Kuvvetleri'nin her zamankinden daha güçlü olmasını gerektirmektedir. Bütün komşularıyla önemli sorunları olan, hemen yanı başında nasıl gelişeceği kestirilemeyen taze bir savaşın dumanları henüz tüterken, hedef tahtasına Türk Silahlı Kuvvetleri'ni koyarak iç politika yapmak akıl işi değildir.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sorunlarını çözecek, ihtiyaçlarını karşılayacak olan yine hükümettir. Günümüz koşulları, hükümetle ordunun ulusal sorunlarda yakın ve uyumlu bir çalışma sergilemelerini, çatışmadan kaçınmalarını gerektirmektedir.
Asli görevlerinde yoğunlaşmak, savunma gücünü artırmak elbette ordunun da tercihidir. Bunun sağlanması sadece yasal düzenlemelere bağlı değildir. Bu Türkiye'nin temel sorunlarını çözmesiyle hayat bulabilir. Rejimin sağlamlaştırılmasıyla, demokrasinin geliştirilmesiyle, ekonomik refahın yakalanmasıyla mümkündür. Bu da siyasetin görevidir.
Orduyu geri iterek siyasi alan kazanmak yasayla değil, onun asli görevleri dışında bir alanla uğraşmasını gerektirmeyecek koşulları yaratmakla olur.