BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın ortaya çıkardığı Kıbrıs planı, öyle hemen üzerine atlanacak bir belge değil.
Medyadan yükselen alkış sesleri dindikten sonra sakin bir şekilde irdelenmesi gerekiyor.
Avrupa Birliği açısından baktığınızda perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
Kopenhag siyasi kriterlerini bir günde yerine getiren Ankara’ya yine alkış tutulmuştu ama taleplerin sonu gelmedi. Kopenhag kriterleri yetmez, şu Kıbrıs işini de çözelim diyeceklerdi, dediler.
Nasıl çözelim, deyince de Annan planı ortaya çıktı.
Plana Türkiye’den alkış tutulmasının nedeni, "bu işi de çözersek AB’ye gireriz" beklentisi...
Oysa, AB sözcüleri, Kıbrıs’ı çözseniz de, çözmeseniz de biz Güney Kıbrıs’ı alacağız diye aylardır söylüyorlar. Tavırları, "işinize gelirse" diye özetlenebilir.
Kıbrıs Planı’na gelince...
Ankara’nın olumlu bulabildiği tek yön, Türk tarafına da egemenlik hakkının tanınmış olması. İki devletin varlığının nihayet kabul edilmiş olması.
Ancak, diğer hususlar Türk tarafının alkışlarla kabulleneceği hükümler değil.
Annan’ın sunduğu plan dün Ankara’da enine boyuna masaya yatırıldı. Ortaya çıkan sonuç şu:
"Ortada sevindirik olacak bir plan yok."
Nedenlerine gelince...
Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel ve Dışişleri yetkileriyle planı görüşen Başbakan Ecevit’in yeni hükümetin dikkat etmesi gerektiğini vurguladığı saptamaları şöyle:
"Türk tarafından çok ağır bir toprak ödünü isteniyor. Buna, evet, demek mümkün değil. Rumların Kuzey’e dönmelerine olanak sağlayan düzenleme büyük sorunlar yaratacaktır. Geçişkenliği kullanarak Rumların yeniden Kuzey’e yerleşmeleri bir süre sonra Kıbrıs Barış Harekatı öncesi sorunların doğmasına neden olur. Türklerin güvenliğini ortadan kaldırır ve Ada’da Türk varlığı silinebilir. Türk askerinin sağladığı güvenlik de bu belgeyle yok ediliyor."
Tabii, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın ne diyeceği çok önemli. Başbakan Ecevit Denktaş’la telefonla konuştuğunu ve aynı kaygıları Denktaş’ın da paylaştığını belirtti. Ömrünü bu davaya vermiş biri olarak Denktaş’ın hasta yatağında olduğu bir dönemde bu planın ortaya çıkarılması üzerinde de durmak gerekir. Denktaş’ın rahatsızlığının yanı sıra Ankara’nın hükümetsiz bir dönemde olduğu da unutulmamalı...
Kopenhag zirvesine bir aydan kısa bir süre kala Kıbrıs’ın masaya getirilmesi de yine zamanlama açısından Ankara’yı sıkıştıran bir davranış biçimi.
Kıbrıs’ı verdikten sonra da, "uygulamayı görelim" yanıtı almamız büyük olasılıktır.
Sevindirik olmak için çok erken...