Dışişleri Bakanlığı önceki gün yazılı bir açıklama yaptı. Dışişleri Sözcü Yardımcısı Hüseyin Diriöz’ün imzasını taşıyan açıklamanın diplomatik ifadeleri ve nezaketi bir yana bırakılırsa, ABD Dışişleri Müsteşarı Marc Grossman’a sert bir yanıt olduğu söylenebilir.
Sık sık Türk televizyonlarına canlı olarak bağlanıp, "Türkiye tek başına Kuzey Irak’a giremez. Girerse buna karşı koyarız" diyerek açık tehditler savuran Grossman’ın bu sözlerine Türk Dışişleri yanıt verdi. Dışişleri Türkiye ile ABD arasındaki ilişkinin "karşı koyma veya çatışma senaryolarına dayanan bir ilişki değil, iki stratejik müttefik ülke arasındaki işbirliği ilişkisi" olduğunu vurguladı.
Dışişleri Grossman’a bir de şöyle bir anımsatma yaptı:
"ABD, Irak konusunda Türkiye ile işbirliği yapmak isterken ve bu işbirliğinin Kuzey Irak’taki esas ve usulleri üzerinde mutabakata varılmışken, basın aracılığıyla bu tür beyanlarda bulunulması aramızdaki ittifak ve işbirliği ilişkisinin özünü zedelemektedir."
Dışişleri, bu ifadelerle Grossman’ın tehdit yüklü açıklamalarının Türk - ABD işbirliğinin özünü zedelediğini açıkça söylemiş oldu.
Gerçekten de Grossman sık yaptığı açıklamalarla, Türkiye’yi baskı altında tutmaya, elini zayıflatmaya, ikinci tezkerenin geçmesine zemin hazırlamak üzere korkutmaya ve tehdit etmeye çabaladı. Bu çabaların, Dışişleri’nin açıklamasından sonra da devam edip etmeyeceği belli değil. Bunu yakında göreceğiz.
Türkiye’yi ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, "Bize izin vermezseniz, Kuzey Irak’ta bizimle çatışmak - savaşmak zorunda kalırsınız" diyerek korkutmaya yönelik bu sözlerle, Barzani’nin Saddam’a karşı değil Türkiye’ye karşı yürüttüğü savaş hazırlıkları birlikte düşünülünce, Dışişleri’nin çok isabetli bir yanıt verdiği daha iyi anlaşılıyor.
ABD, ikinci tezkereyi çok istiyor. Bu ortada. Ancak, bunun için yaptığı baskı ve izlediği politikanın Türkiye’ye, Türkiye’nin karar mekanizmalarına, kurumlarına ve halkına saygısızlık ve tehdit ölçülerine varmasını kabul etmek mümkün değil.
TBMM kararını mahalle maçında atılmış bir gole itiraz eder gibi, "bu saylanmaz" yaklaşımı ve üslubuyla değiştirmeye çalışmak ciddi devlet anlayışı ve ilişkisiyle bağdaşmıyor. İkinci bir karar çıkarmak için çalışmak, diplomasi yapmak başka birşey, TBMM kararına saygısızlık etmek, korkutmak, tehdit etmek başka bir şey.
ABD’nin tezkerenin reddedildiği güne kadar izlediği yanlış politika, yaklaşım ve üsluptan yeterince ders çıkarmış olması gerekiyor.