Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Etnik kökenli, ayrılıkçı terör hareketlerinin ve buna dayalı siyasi akımların sıfıra indirilmesi mümkün değil. Dünya örnekleri bunu gösteriyor.
Bu nedenle, terörle mücadelenin hedefini, “terör olaylarını kabul edilebilir, marjinal düzeye indirmek” biçiminde tanımlamak gerçekçi olur.
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, KKTC’de, “Kamuoyu doğru ve açık bilgilendirilmeli, yetkililerce bilinçsiz yapılan açıklamalarla gerçek dışı beklentiler içine sokulmamalıdır” derken, bu gerçeğin altını çizmeyi amaçlamış olmalı...
Hedefi doğru tanımlamak, kamuoyunun terörle mücadeleyi doğru değerlendirmesi için bir önkoşul. Eğer hedef gerçekçi biçimde belirlenmez ve tanımlanmazsa, o zaman, kamuoyundaki beklenti de gerçekçi olmaz. Hayal kırıklığı, moral bozukluğu, başarısızlık duygusu öne çıkar.
Türkiye’nin 30 yıla yakın süredir mücadele ettiği terör, etnik kökenli ve ayrılıkçı karakterdedir. Bu nedenle, her zaman ve her koşulda destekçileri olacaktır. Özellikle dış destek devam ettikçe tamamen sıfırlanmasını beklemek doğru değildir. Ancak, kabul edilebilir, kontrol edilebilir, marjinal bir düzeye indirilebilir ki, bu ulaşılacak en iyi sonuç olur.

Eşzamanlı mücadele
Terörle mücadele konusunda zaman zaman içeriden zaman zaman da dışarıdan, “Bu sorun askeri yöntemlerle çözülmez” yorumları, telkinleri yapılıyor. Ancak, sadece ekonomik ve sosyal önlemlerle de çözülemeyeceği unutulmamalı. Bu noktada, “teröristle mücadele” ile “terörle mücadele”nin farklı olduğu göz önünde tutulmalı.
TSK, teröristle mücadeleyi yürütüyor. Terörle mücadelenin ise silahlı mücadelenin yanı sıra ve eşzamanlı olarak ekonomik, sosyal ve kültürel alanda da yürütülmesi şart. Örgüt, silahlı tehdit oldukça, silahlı eylemlerini sürdürdükçe, silahlı teröristler dağlarda gezdikçe, TSK ve güvenlik güçlerinin de silahlı mücadeleye devam edecekleri bir gerçek. Ancak aynı anda diğer önlemler de alınırsa, terörün kabul edilebilir, marjinal bir düzeye indirilmesi mümkün olur.
Örgüt silah bırakmadıkça, aynı çizgideki siyasi parti ve kuruluşlar terör örgütüyle aralarına mesafe koymadıkça, yapılan önerilerin, telkinlerin bir anlamı olmayacaktır.
Org. Başbuğ, bu gerçeği şöyle ifade etmişti:
“Bölücü terör örgütünün silahlı kadrosu etkisiz hale getirilmeden, marjinalize edilmeden diğer alanlarda alınacak tedbirlerle terörle mücadele bir yere varamaz. Terörle mücadelenin tarihi bu durumun örnekleriyle doludur.”
Örgütün siyasi alandaki temsilcileri ve sözcüleri dışında, iyi niyetle “sivil alanda” önerilerde ve girişimlerde bulunanların, olayın bu yönünü de görmeleri gerekir.

Van - KKTC hattı
TSK, terörle silahlı mücadeleyi başarıyla sürdürüyor. Bu alanda edindiği deneyim, kazandığı güç ve yetenek düzeyi bütün dünya tarafından teslim edilen bir gerçek. TSK’nın, bu deneyim, güç ve yeteneğini askeri önceliklere göre kullandığını söylemeye gerek yok.
Bu bağlamda, Org. Başbuğ’un, Kıbrıs Barış Kuvvetleri subaylarına hitaben yaptığı konuşmada şu sözleri çok dikkat çekiciydi:
“Sizler Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri’ne atanmadan önce iç güvenlik harekâtı icra eden birliklerde başarılı görevler yaptınız. Bu yılki genel atamalarda bazılarınız tekrar bölücü terörle mücadelede görev alan birliklere atanacaksınız.”
Demek ki, TSK’nın cephe deneyimi olan subayları, Güneydoğu ile KKTC arasında görev değişimi yapıyorlar. Bir süre Van Asayiş Bölge Komutanlığı ve diğer iç güvenlik birliklerinde, bir süre KKTC’de görev alıyorlar.
Üst düzey muharip nitelik ve deneyimlere sahip subayların Van-Kıbrıs hattında görev yapmaları, TSK’nın KKTC’deki güvenlik hizmetine ne denli önem verdiğini gösteriyor.