Washington’un talep ettiği havaalanlarını inceleyecek olan ABD’li askerler, hukuki sorun aşılamadığı için işe başlayamadılar.
Ankara, bu iş için gelecek olan 150 kadar ABD’li askerin Türk hukukuna tabi olması gerektiği konusunda ısrarını sürdürüyor.
Genelkurmay, bu askerlerin neden Türk hukukuna tabi olmaları gerektiğini hükümete detaylı biçimde aktardı. Dışişleri ve hükümet üzerinden de Washington’a gelecek askerlerin hangi kurallar içinde ve hangi hükümlere bağlı olarak çalışmaları gerektiği bildirildi. Şimdi ABD’nin, Türkiye’nin gönderdiği metne yanıt vermesi bekleniyor.
Küçük bir birlik sayılan 150 kişilik ABD’li askerin hangi hukuka bağlı olarak çalışacakları neden bu kadar önemli?
Bu soruya askerlerin verdiği yanıt şöyle:
"150 kişi çok önemli değil. Elbette bir şekilde bunların çalışması sağlanır ve kontrol edilir. Ama bu 150 kişinin bağlı olacağı hukuk, bundan sonra gelmesi muhtemel diğer ABD askerleri için de geçerli olacak. Eğer, Türkiye kabul eder ve binlerce ABD askeri gelirse, onlar da bu 150 kişinin tabi olacağı hukuka tabi olacaklar. ABD, bu nedenle Ankara’nın önerisini hemen kabul etmeye yanaşmadı."
Bu yanıttan anlaşılıyor ki, ABD, "turpun büyüğünün heybede" olduğunu bildiği için Türk hukuku önerisine hemen imza koyamıyor.
ABD’nin talebi ise göndereceği askerlerin NATO hukukuna bağlı olması. Oysa, Genelkurmay’ın bu öneriye verdiği yanıt, ABD askerlerinin yapacağı işlerin NATO işi olmadığı yönünde.
Bu durum, sorunun havaalanı incelemek için gelecek 150 kişi olmadığı, ABD’nin Kuzey Irak’a geçmek üzere göndermek istediği binlerce asker olduğunu gösteriyor.
Ankara, işi başından sıkı tutmak istediği için 150 kişi için de Türk hukukunda ısrarını sürdürüyor. Genelkurmay’ın yaptığı hukuki çalışma ve geçmişteki olaylardan verdiği örnekler, Ankara’nın neden ısrar ettiğini gösteriyor.
Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay, Irak sorunu alevlendiğinden bu yana birçok olasılığı dikkate alarak hukuki çalışmalar yapıyorlar. Örneğin, Türkiye’nin Irak petrolleri üzerindeki hakkını düzenleyen 1926 tarihli andlaşma ve sonrasındaki gelişmeler incelendi.
İnceleme yapılan bir konu da Irak’taki Türkmenlerin hukuki durumu. Türkmenlerin hakları ve bunların nasıl korunacağı. Örneğin, Irak’ın İngiliz mandasından çıkıp BM’ye üye olduğu 1932 tarihinde, BM’ye verdiği deklarasyon da gözden geçirilmiş durumda. Irak, bu deklarasyonda Kürtlerin ve Türkmenlerin haklarını ve bunların korunacağını beyan ediyor. Kürtlerin ve Türkmenlerin eşit haklara sahip olduğunu gösteren bir belge olarak bu deklarasyon Ankara tarafından önemseniyor. Ve şu soru soruluyor:
"Operasyon sonrasında Irak’ın bütünlüğü korunamaz ve statüsü değişirse, Türkmenler ve hakları ne olacak? Onları kim koruyacak? Kim güvence altına alacak?"
Ankara, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması ve Bağdat’ta güçlü bir merkezi yönetim kurulmasından yana ağırlık koyuyor. Her düzeyde, her zaman ve zeminde bu istediğini dile getiriyor. Irak’ın dağılmamasını, Türkmenler ve Türkiye’nin güvenliği ve geleceği için çok önemli buluyor.